Bu Şarkı Kesin Patlar!


Kızarız ederiz, yeri gelir yerden yere vururuz ama, kabul de ederiz ki bu ülkede bestecilerin adlarının anılmaya başlanmasında Kayahan’ın yadsınamayacak bir payı vardır. Gün olmuş büyük paralar istemiştir şarkıları için, gün olmuş peşinden koşanların burnundan getirmiştir bir şarkısını verene kadar. Kayahan’ın zamanla şarkılarının söylenmesini toptan yasak etmeye varacak bu kocaman kocaman tavırlarına bugün zerre hak vermek mümkün olmasa da, seksenli yılların popüler müziğinde adları şarkıcılardan çok daha sonra anılan (hatta bazen hiç anılmayan) bestecilerin ve söz yazarlarının farkına varılmasına epeyce fayda sağladığı için de bir şekilde tebrik etmek gerekiyor; Sezar’ın hakkı Sezar’a.

Kayahan’ın radikal çıkışları sayesinde vitrindeki mankenden ziyade üzerindeki elbiseyi dikeni alkışlamayı öğrenmeye başlamıştık ki sonra ne olduysa oldu ve Kayahan da, biz de abarttık. Onun nasıl abarttığı, işi nerelere getirdiği herkesin malumu, o konuya girmeyeceğim. Bizim cephede ise her şarkı söyleyenin beste de yapabileceğine ve hatta söz de yazabileceğine dair kerameti kendinden menkul bir inanç peyda oldu. Buna biraz türedi popçuların içi boş ama bir o kadar da şişkin yeni yetme egoları yol açtıysa, daha çok da yapımcıların nicedir kıymete binen bestecilere büyük büyük paralar vermekten imtina etmeleri sebep oldu. Yapımcılar bu doğuştan şarkıcı-bestecilere “Senin bestelerin şahane, hiç Şehrazat’tan Sezen’den şarkı almaya filan gerek yok, bunlar patlar,” dedikçe albüm maliyetleri aşağı çekildi. Sonra bir de baktık ki ne görelim; aşağı çekilen sadece albüm maliyetleri değil, albüm kaliteleri ve nihayetinde albüm satışlarıymış meğerse.

Buna karşın albümlerini riske etmek istemeyen şarkıcıların sayısı da az değildi. Müzik piyasasında biraz palazlanan her şarkıcı farkına varıyordu ki iyi şarkının yerini hiçbir şey doldurmuyor; ne tek başına iyi bir ses yetiyor, ne iyi bir fizik, ne de koparılan gürültüler, tanıtımlar, olmadı skandallar, polemikler… Bunun farkına varanlar iyi şarkı peşinde koşuyor, ama iyi şarkının adresi bir türlü sabit kalmıyordu.



Doksanların başından itibaren bugünlere dek etkisini yitirmeyen “Sezen’den şarkı almak” ritüeli zaman zaman geri tepmişse de büyük yüzdeyle albümlere şans ve bereket getirdi yıllar yılı. Şehrazat besteleri de yine büyük yüzdeyle “banko hit” kontenjanından albümlere girdi, hala da girmeye devam ediyor. Bu iki ismin ardından adını anmak ne derece yakışık alır bilmiyorum ama, Serdar Ortaç’ın da besteleriyle albümlerin satışını güçlendirmek konusunda kendinden menkul bir kerameti olduğunu ve bunu doksanlardan bu yana da sürdürebildiğini kabul etmemiz gerekiyor. 

Doksanların ilk yarısında Onno Tunç’tan şarkı alabilmek herkesin rüyası; ama harcı değildi. Garo Mafyan ise tamamen seri imalata geçmiş olduğu halde, ardı ardına epeyce çok sayıda “hit” çıkarmayı da bilmişti. Yetmiş ve seksenlerin gözde bestecilerinden Cenk Taşkan, uzun yıllar yaşadığı Kanada’dan dönüp tekrar Nükhet Duru’yla çalışmaya başlamış, Selmi Andak ise hala şahane bestelere imza atıyor olmasına rağmen, beste almak üzere kapısı sık çalınanlar arasında sayılmaz olmuştu. Melih Kibar’ın yetmişlerdeki yaratıcılığı, Çiğdem Talu’nun kaybından sonra epeyce sekteye uğramış gibiydi. Doksanlarda o taraflardan pek bir rüzgar esmedi Türk popuna doğru.


İki binlerin başında, doksanların duraklamaya başlayan coşkusunu hızlandıran yüksek tempolu besteleri ve “Neo-Bambaşka Biri” şarkı sözleriyle Altan Çetin popüler bir besteciydi. O dönemde Çetin’in izinden giden Alper Narman ve Fettah Can da çok sayıda popüler şarkıya imza attılar. Her ne kadar şarkılarının çoğu Demet Akalın tarafından seslendirilmiş ve başkalarına verdiği şarkılar da hep Demet Akalın için yazılmış hissi uyandırmış olsa da, bu üç ismin yanına Ersay Üner’i de dahil etmek mümkün, zira o da iki binlerde çok sayıda “hit” çıkardı.



2010 yılına ise yukarıda saydıklarımdan farklı olarak iki ismin besteleri damgasını vurdu; Soner Sarıkabadayı ve Zeki Güner. Özellikle Sarıkabadayı şarkıları bir furya halinde kapanın elinde kaldı, bir çok albüme girdi. Bugünün dilini çok iyi yakalamış, buna karşın Ortaç, Doğulu, Sandal ve türevleri gibi tamamen ifade bozuklukları ve anlamsızlıklar üzerine kurulmamış imlası, çok basit ama bir o kadar da akılda kalıcı melodileri ve şarkı kurgulama tekniğiyle Soner Sarıkabadayı hak edilmiş bir başarının sahibi oldu. Zeki Güner ise daha ağır ama emin adımlarla ilerleyip, başarı tablosunda onun yanına yerleşmekte hemen hiç zorlanmadı. 



Biz zaten uzunca bir süredir artık bestecilerin adlarını telaffuz ediyor, hatta çoğunun yüzlerini bile tanıyorduk. Nicedir albüm tanıtımları da kimlerden şarkı alındığı sorusuna verilen cevap üzerine kurgulanır olmuştu: “Sezen’den iki beste aldık, Bir Fettah Can, bir Ersay Üner, üç de Sarıkabadayı bestesi var…” İş öyle bir yere geldi ki şarkıları bestecilerinin adları sattırmaya başladı.

İşte tam da bu noktada, yıllardır nedense yanlış yer etmiş bu inanışın sorgulanması gerektiğini düşünenlerdenim ben. Her popüler bestecinin besteleri her popüler olmak isteyen şarkıcıya olur mu? Oldu mu bugüne kadar? Tabi ki olmadı.

Serdar Ortaç’ın en popüler olduğu dönemde epeyce destek verdiği, üstelik fiziksel olarak da kendisine benzeyen Birol nerede şimdi? Serdar Ortaç bestelerine rağmen albümü neden satmadı? Onno Tunç, ardı ardına Sezen Aksu “Gülümse”, Nilüfer “Yine Yeni Yeniden” albümleriyle ortalığı yıkıp geçmişken, Zerrin Özer’in Onno Tunç prodüksiyonu albümü “Olay Olay” neden iki seksen yattı? Ersay Üner besteleri Demet Akalın’ın sesinden kıyamet koparırken, Sibel Tüzün’ün seslendirdiği Üner bestesi “Yaz Aşkı” neden “hit” olamadı? Dokunduğunu altına dönüştüren Sezen Aksu’nun, 1997 yılında başından sonuna kendi imzasını attığı Yeşim ve Yaşar Gaga albümleri niye hiç ses getirmedi? Ucu ucuna sayısız örnek eklenebilir. 



Sanırım hala doğru şarkının doğru şarkıcıyla doğru zamanda buluşmasına “hit” adı verildiği gerçeğini kabullenmiş değiliz. Bundandır ki birkaç şarkısı ardı ardına popüler olmuş bestecilere “hit fabrikatörü” sıfatını yakıştırıveriyoruz kısa yoldan. Oysa popüler müzikte popüler olmuş hiçbir şarkı sadece şarkıdan ibaret değildir. Şarkının şarkıcının ağzına yakışmasından tutun da, piyasaya sürüldüğü mevsime varıncaya dek bir çok karmaşık etken vardır ortada. Bütün bunları göz ardı edip, “Soner Sarıkabadayı’dan şarkı aldım, kesin patlarım artık,” demek iyimserlikten öteye ya geçer ya geçmez.

Bir de özellikle son dönemde popüler bestecilerin şarkıcılığa soyunma hikayesi var, değil mi? En iyisi onu da bir sonraki yazının konusu yapalım.

OCAK 2011

Yavuz Hakan Tok

3 yorum:

  1. zerrin özer'e dokundurmasan şaşardım zaten:) zerrin2in o albümünde aysel gürel yoktu malesef ilk defa. ayrıca o dönem radyolar da kapatılmıştı.

    ayrıyetten şehrazat'tan şarkı alanın aklına şaşayım. yıldız kaplan, sencer, zehra sunal,af, reyjan karaca vs. prodüksiyonlarının hiiiçbiri tutmadı. hit şarkı yazdığını hiç sanmıyorum.

    YanıtlaSil
  2. mesela bi de sertaç ortaç'ın şarkı verdiği elifnağme ve fülden uras da 2.80 yatmışlardı yamulmuyorsam :))) sibel canın önceki albümü de tutmadı ama sizin şarkı güzeldi. bazı albümler tutmadı diye kötü olduğu anlamına gelmiyor

    YanıtlaSil
  3. Zerrin Özer'in "Olay Olay" kaseti bence başarılıydı. "Olay Olay", "Hep Bana", "Bunalıyorum", "Gemiler", "Yeni Aşk"... "Hep Bana"nın çok güzel bir klibi de vardı.

    YanıtlaSil