Vefa Bu Kez Yakınlarda


(Milliyet Sanat dergisi Kasım 2015 sayısında yayımlanmıştır.)

“Binlerce, on binlerce, kanayana kadar alkışlayan ellerden sonra, bir yatak odası ve dört duvar, bir ayna… Elbette ki yavaş yavaş başlayan bir bunalım. Günde otuz dört ilaç ve iki insülin iğnesi… Ve bununla yaşayan yapayalnız, evet hayret edeceksiniz ama yapayalnız bir Zeki Müren…”


1996 yılının yaz aylarında çekimine başlanan Batmayan Güneş Zeki Müren belgeseli için uzunca bir inziva döneminden sonra ilk kez kamera karşısına geçen Zeki Müren, bir süredir kendini dinlediğini, dinlendiğini anlatırken, yıllardır içinde yaşadığı büyük yalnızlığı da bu cümlelerle ele veriyordu. Yalnızdı. Kimseyle görüşmüyordu. Bodrum’daki evinin kapısına gelenler onu göremeden geri dönüyor, evinin telefonları açılmıyordu. Yorgun, bitkin ve hasta haliyle görünmek istemiyordu kimselere. Sahnedeki, ekrandaki, gazete ve dergi sayfalarını dolduran fotoğraflarındaki ihtişamlı, ışıltılı, pullu, payetli, fönlü, makyajlı haliyle hatırlansın istiyordu. Yıllardır canla başla, iğne oyası işler gibi yarattığı illüzyon bozulsun istemiyordu. Belki ölümünün ardından çok kez yazılıp çizildiği gibi, son nefesini adeta bile isteye, kameraların karşısında, spot ışıklarının altında vermesi de bu yüzdendi.


Zeki Müren’i 24 Eylül 1996 günü kaybettik. Ölümünün üzerinden geçen on dokuz yıla rağmen, sadece sesi ve şarkılarıyla değil, yaptıkları, ettikleri, giydikleri, taktıklarıyla, içinde yaşadığımız toplumun en derin tabularına “saygılı” kafa tutuşuyla da ikonik bir figür olarak hâlâ konuşuluyor. O günleri yaşayanlar kadar, Zeki Müren’in sahnelerde fırtınalar estirdiği, plaklarının peynir ekmek gibi satıldığı, televizyona çıktığında hayatın durma noktasına geldiği günlere yetişememiş bir nesil de var. Ve pek yakında onun kaleminden, kabinden dökülmüş şarkıları bir kez daha, bu defa başka başka seslerden dinleyeceğiz. Uzun süredir çalışmaları devam eden “Zeki Müren’e vefa” albümü tamamlanmak üzere çünkü.

SÜRPRİZ ŞARKICI HALİT ERGENÇ


Daha önce Kayahan ve Aysel Gürel için yapılmış saygı albümlerine prodüktör olarak imza atan Murat Yıldırım, bu defa bir başka proje için kolları sıvamışken, gördüğü bir haber üzerine fikrini değiştirmiş. Zeki Müren’in ölüm yıldönümünde mezarına müzik camiasından kimsenin gitmediği haberine içerleyen Yıldırım, Müren’in tüm mirasını bağışladığı vakıflarla iletişime geçerek vefa albümünün ilk adımlarını atmış. Albümde Zeki Müren’in besteci ve şarkı sözü yazarı olarak imza attığı şarkılar var. Bir şarkı hariç… Söz ve müziği Sait Ergenç’e ait olan ve Müren’in 1972 plağa okuduğu “Şeytana Uyduk Bir Kere”, albümde Sait Ergenç’in oğlu Halit Ergenç tarafından seslendiriliyor. Her ne kadar yakın geçmişte Sultan Süleyman rolüyle hafızalara yer etmiş olsa da, opera ve müzikal oyunculuğu eğitimi olan ve kariyeri boyunca çok sayıda müzikalde rol alan Halit Ergenç, albümdeki sürpriz şarkıcılardan biri.

'BEKLENEN VARİS' VİETNAM'DA


Alaturka müzikte Müren’den sonra kendi ekolünü yaratmayı başarmış sayılı şarkıcıdan biri olan Muazzez Abacı, “Bir Gönül Hikâyesi” ile albüme dâhil olmuş. Zeki Müren’in en çok bilinen dört şarkısı ise dört popüler şarkıcı tarafından seslendiriliyor albümde. “Şimdi Uzaklardasın” Funda Arar, “Beklenen Şarkı” Mustafa Ceceli, “Bir Demet Yasemen” Göksel ve “Manolyam” Sibel Can yorumlarıyla albümde yer alacak. Zeki Müren’in ilk sinema filmine de adını veren ve kariyerindeki dönüm noktası şarkılardan biri olan “Beklenen Şarkı”nın söz yazarı olan ve 2002 yılında kaybettiğimiz Sabih Gözen’in varislerine bir türlü ulaşılamamış albüm çalışmaları başladıktan sonra. Murat Yıldırım şarkı sözlerini kullanmak için izin almak üzere Gözen’in varislerini bulabilmenin yolunu gazetelere ilan vermekte bulmuş. İşe de yaramış bu yöntem. Ve nihayet “beklenen varis”, Sabih Gözen’in kızı, Vietnam’da ortaya çıkmış, şarkı da böylece albüme girmiş.


Zeki Müren ilk bestesini henüz lise öğrencisi iken, İstanbul’dan Bursa’ya yarıyıl tatili için geldiğinde babasıyla birlikte gittiği kaplıcada yapar. Bursa’daki müzik hocası şarkıyı çok beğenir, notaya alır ve İstanbul Radyosunun müdürü olan arkadaşına gönderir. Henüz 18 yaşındaki Zeki, o günden sonra her radyo başına geçtiğinde kendi şarkısını duyabilmenin ümidiyle geçirir günlerini. Ve bir gün o hayali gerçeğe dönüşür. Sesine hayran olduğu Suzan Güven tarafından seslendirilir üstelik şarkısı. Güven, bestesinden çok etkilendiği bu genç bestekârı görmek üzere okuluna gider, onu ziyaret eder ve Müren’in İstanbul Radyosu’na girmesini ve sesini radyo vasıtasıyla geniş bir dinleyici kitlesine duyurmasını sağlayacak süreç böyle başlar. İşte her şeyin başlamasına sebep olan o ilk beste, “Zehretme Hayatı Bana Cananım”, albümde alaturka müziğin genç temsilcilerinden Yaprak Sayar tarafından seslendiriliyor.


İLK ÖPÜCÜKLÜ ŞARKI


Müren’in yine erken dönem şarkıları arasında yer alan ve çok fazla bilinmeyen iki şarkısı daha var albümde. Her iki şarkı da ‘50’li yıllarda ilk olarak taş plak formatında yayınlanmış. Birisi, bir filmine de adını veren “Berduş”, Kıraç tarafından yeniden seslendirilmiş. Diğer şarkı “Öpücük”ü ise bu satırlar kaleme alındığında henüz kimin seslendireceği belli değildi. Yalnız şunu söylemeliyim ki, memleketin ilk öpücüklü şarkısı, Tarkan’dan çok önce Zeki Müren tarafından seslendirilmiş ve bu şarkı gün ışığına çıkınca bunu bilmeyenler de öğrenecek.


Zeki Müren’e vefa albümünün sürprizlerinden biri de Boğaziçi Caz Korosu olacak. Masis Aram Gözbek şefliğinde uzunca bir süredir hem yurt içi hem de yurt dışında bir hayli ses getiren koro, Gezi direnişi günlerinde yaptıkları “Çapulcu musun Vay Vay” uyarlamasıyla da çok konuşulmuştu. Boğaziçi Caz Korosu, Müren’in bir nevi iç döküşü gibi de dinlenebilecek “Ben Zeki Müren” adlı o çok meşhur şarkısını farklı bir yorumla, ‘a capella’ olarak seslendirmeye hazırlanıyor.


Zeki Müren’in hem sahnede hem de plaklarında, alaturka eserlerin yanında, zaman zaman türkü, arabesk ve pop gibi farklı türlerde şarkılar söylediği biliniyor. 1972 yılında, Türkiye’de aranjman furyasının alıp başını gittiği günlerde, dünya çapında bit ‘hit’ olan “Ne Mes Quitte Pas”yı kendi yazdığı Türkçe sözlerle, “Beni Terk Etme” adlıyla seslendirmişti Müren. Bu şarkı bu albümde Türkçe-Fransızca bir düetle karşımıza çıkacak. Fransızca kısmını Enrico Masias’ın söylemesi kesinleşmiş ki malum olduğu üzere Türkçe’ye adapte edilmiş çok sayıda şarkısıyla Enrico Masias, bir dönemin Türk popuna kendisi bile farkında olmadan damga vurmuş bir isim. Bu şarkıda Masias’la düet yapacak Türk şarkıcının ismi ise bu yazı yazıldığında henüz belli değildi.

ÖZENER - YARKIN DÜETİ


Albümdeki bir başka düet ise Belkıs Özener ve Ferda Anıl Yarkın tarafından yapılıyor. Hak ettiği vefayı henüz hayattayken görebilmiş ender isimlerden biri olan Belkıs Özener bir dönem Zeki Müren’e vokal yapmış. Ferda Anıl Yarkın henüz küçük bir çocukken, sahnede kemanıyla eşlik etmiş Müren’e. Belkıs Özener ve Ferda Anıl Yarkın, bu albüm için “Tekrar Bana Dönsen” adlı Zeki Müren şarkısını seslendirmek üzere birlikte girmişler stüdyoya.


Albümde yer alması kesinleşen şarkılar ve şarkıcılar bunlar olmakla birlikte, böylesi projelerde alışık olduğumuz üzere, son dakika sürprizleri her zaman olasıdır. Mesela günümüz gençliğinin çok sevdiği bir erkek pop şarkıcısının daha (bu defa Tarkan değil, hayır) albüme gireceğini öğrendim ama sürprizi bozmamak için onu yazmıyorum.


Büyük yıldızlar, ışığı çok parlak yıldızlar hep yalnız mıdır? Müren’in hayat hikâyesi üzerine çalışırken bu sorunun cevabını çok düşünmüştüm. Bahsi geçen belgeselde söylediklerini duymamış olsam bile onun yalnızlığının ipuçlarını bütün bir hikâyenin içinde fark etmemek mümkün değildi. Çünkü bir isim, bir marka, bir illüzyon yaratmaya soyunduysanız, bunun yolu en çok kendinizi korumaktan geçiyor. Kendinizi korudukça da içinize kapanıyor, dışarıdan gelecek tehditlere karşı kılıçlarınızı kalkanlarınızı hep hazır ediyorsunuz. Bedeli çok ağır bir yaşam biçimi bu... Zeki Müren böyle bir hayat yaşadı. Bedelini de ağır ödedi. Işıkların altında, kameraların karşısında noktalanmış bir hayatın, mikrofonlarla kayda alınmış şarkıları, objektiflerle tespit edilmiş fotoğrafları kaldı geriye. Yani Zeki Müren’in sadece bize gösterdiği kadarı. “Vefa uzaklarda kalan bir his,” demişti sözlerini kendi yazdığı “Kandil” şarkısında. Bir albüm vesilesi ile bile olsa, vefayı yakınlarda hissetmek, en çok da içinden geçtiğimiz bugünlerde şüphe yok ki iyi gelecek hepimize. 

EKİM 2015

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder