Nükhet Duru Röportajı


(Milliyet Sanat dergisi Temmuz 2012 sayısında, Sabah gazetesi Günaydın ekinde 2 Temmuz 2012, Milliyet gazetesi Cadde ekinde 16 Temmuz 2012 tarihlerinde yayımlanmıştır.)

Nükhet Duru uzun bir aradan sonra yeni albümü “Tam Zamanında” ile geri döndü. Sahne çalışmalarına aralıksız devam etmesine karşın, 2006’dan beri yeni bir stüdyo albümü yapmayan Nükhet Duru’nun bu albümünde “hemşirem” dediği Sezen Aksu’nun yanı sıra Aysel Gürel, Şehrazat, Nazan Öncel, Fatih Kısaparmak, Sıla, Mustafa Ceceli, Mithat Can Özer ve Sunay Özgür’ün imzaları var. Yıllar sonra ilk kez bir albüm için bu kadar ter döktüğünü, buna karşın yeniden ekip ruhunu yakalamanın mutluluğunu yaşadığını söylüyor. Nükhet Duru’yla “Tam Zamanında”yı ve anne Nükhet’i konuştuk.

YHT: Müzik dünyasının geçmişini de bugününü de bilen herkes Türkiye’de “en iyi sahne performansı” kategorisinde Nükhet Duru’yu ilk üçe mutlaka koyar. Ama bu az bulunur sahne ışığı, enerjisi ve şarkıcılık başarısı her nedense Nükhet Duru albümlerine hep eksik yansır, hatta bazen hiç yansımaz. Hata (varsa şayet) kimdeydi sizce?

ND: Elbette ki bende. İşin aslı şu; verin bana dünyanın en kötü şarkısını, eğer ben hissederek ve isteyerek okursam, kendim bile dünyanın en güzel şarkısı sanabilirim. Bu yüzden şarkı seçimlerimi o anki ruh durumum tayin etti genellikle. Aynı nedenle sahnede çok beğenilen şarkıları albüme koyduğumda, beğenilmediğine çok tanık oldum. Sanırım bir şarkıcının o anki duygularıyla, sevinçle ya da acıyla haykırması ya da fısıldaması en hakiki haldir. Ben bunu büyük bir aşk ve tutkuyla yaptım hep. Ama iş bir albüm üretmeye gelince, bir tek siz ve kalbiniz kalamazsınız. Sistemin olmazsa olmazları devreye girer. Ben o tarafını beceremedim. Açıkçası biraz da inadım inattım. Çok zaman aldı idrak edebilmem. Dediğim gibi kimsenin suçu değil. Çocukluğundan beri  her şarkı söylediğinde çok büyük övgüler alan bir kız çocuğunun gereksiz özgüveni... Hala da aynı fikirdeyim; ben söylersem acayip söylerim.


YHT: Bu albüm bu makûs talihi yener mi sizce?

ND: Bence makûs talih diye bir şey söz konusu değil.  Herkesin bir hayatı vardır ve o hayat hiç durmadan bir yerden bir yere taşır insanı. Bu da benim hayatım. Ve ben acısıyla, neşesiyle, başarı ve başarısızlıklarıyla yaşadığım hayata şükrediyorum. Bu meseleye benden başka herkes takıntılı. Ben canım her istediğinde, her yerde, her koşulda şarkı söyledim. Aslan gibi bir oğul yetiştirdim. Kimseyi incitmemeye de çok dikkat ettim. Hayırlı evlat olmayı, dostluklarımı çok önemsedim. İnsan daha ne ister? Ama elbette bir yandan da büyüdüğüm için, bu fütursuzluğum da epeyce törpülendi. Mehmet Teoman, Ali Kocatepe ve Cenk Taşkan dönemlerinden sonra, güvendiğim inandığım bir ekip çalışmasını, yani baştan sona birlikte nefes alıp vererek bir albüm oluşturmayı, tekrar başarabildiğimi düşünüyorum.


YHT: Sizin çapınızda bir isme sahip olmuş, belki de yapacaklarının en iyisini zaten yolun başında yapmış bir yıldız için albüm yapmak artık daha mı zor? Yolun başında daha mı kolaydı acaba?

ND: Bakın çok güzel bir laf var. Bir ülkede çok büyük değişimler olurken, bunu en son o dönemde yaşayanlar anlarmış. Dolayısı ile ben bu konuda sağlıklı bir bilgi veremem size. Bazen daha zor, bazen daha kolay diye düşünebiliyor insan. Ama asıl olan hayata ne katabildiğiniz, insanlara ne verebildiğinizdir. Bunun kararını da dinleyen ve izleyen verecektir. Dedim size, bana göre ben şahaneyim.


YHT: Galiba sizin önünüzdeki en büyük engel, bir yanda “Ben Sana Vurgunum”lardan “Beni Benimle Bırak”lardan bir türlü vazgeçemeyen fanatik dinleyicilerinize, bir yandan içinizden taşan o yaşam enerjisinin yansıması her daim “Mahmure” coşkusundaki sahne kadınına aynı anda sahip olmak. O kadar iki ayrı uç ki… Orta yolu bulabildiniz mi, bulmalı mı?

ND: Bence her insanın içinde bir sürü uç, bir sürü savrulma var. Ama benim izlediğim kadarıyla bütün bunları gizlemeden gösterebilen insanlar ve bir de gösteremeyen insanlar var. Bence biraz çocuksu bir durum bu. “Allah aşkına beni sevin” diye bu kadar risk almak akıllı işi değil. Ne orta yolu? İfrat tefritten hallice.

YHT: İleride Türk pop müziğinin tarihi içerisinde Nükhet Duru’ya ayrılan sayfaya neler yazacaklar sizce?  En çok neyin yazmasını istersiniz ya da?..

ND: Kıymetini bilemedik.


YHT: 1994 albümünüzden bu yana ilk kez tekrar Sezen Aksu imzasının ağırlıkta olduğu bir albümle dinleyici karşısına çıkıyorsunuz. En çok rakip gösterildiğiniz, kıyaslandığınız zamanlarda bile Sezen’le birlikte sahneye çıkıp müzikal şov (“Saz mı Caz mı?”) yapmışlığınız var. Gerçekten güllük gülistanlık mı bu dostluk? Hiç diş bilemediniz mi birbirinize?

ND: Elbette birbirimizin önüne geçmek istediğimiz zamanlar oldu. Rekabet adabıyla yapıldığında, tadından yenmez. Ama Tanrı’nın o sesi bir tek sesi size verdiğini zannedecek olursanız, zaten bu işi 35 yıl sürdürecek aklınız yok demektir. Biz rekabet de yaptık, aslan gibi arkadaşlık da. Olgunlaştıkça birbirimizin kadrini kıymetini daha iyi anladık. Bu dünyanın kimseye kalmadığını da...

YHT: Sezen Aksu’nun yıllardır şarkılarına attığı çok belirgin bir imza çok kendine ait bir hayat bilgisi var. Bir taraftan da sizin onunla yıllardır süren bir teşrik-i mesainiz var. Size yazdığı şarkıların ne kadarı Sezen Aksu, ne kadarı Nükhet Duru? Şarkıları dinleyenler bu sorunun cevabını ister istemez arayacaklar çünkü.


ND: Sezen Aksu besteci ve söz yazarı olarak var bu albümde. Kendisi için yazdığı şarkılarda tabii ki imzası çok belirgin. Onda 15 yaşındaki oğlan çocuğundan, 60 yaşındaki olgun bir kadına kadar bir sürü şarkı bulursunuz. Ben onun şarkıları arasında kendi duygularımı anlatanları seçtim. Bu defa iyi de seçtim sanıyorum. Şarkıları olur da beğenmezseniz, bu da benim seçimimden. Kenarda köşede neyi var neyi yoksa gittim, onları buldum.

YHT: Nasıl oluştu bu şarkı listesi?

ND: Dostluğun profesyonel titizlikle nasıl bezenebileceğinin bir göstergesi “Tam Zamanında”. Oluşma süresi bir şölen gibiydi. Hele bizim gibi çocuk kalpli insanların arasında ne yaş ne tavır farkı kalıyor. Aynı dili konuşmak, hatta bazen konuşmadan anlamak esas. En sevdiklerimden biri olan yeni gruplardan Ambulans’ın beni etüt edip yazdığı “Milyoner” adlı şarkı hayattaki bakışımın birebir karşılığı sanki. Nazan Öncel’in “De” şarkısı her kadının yaklaşımı. Aysel Gürel’in “Rüşvet”teki sözlerinin derinliği, Şehrazat’ın bestesinin yakıcılığı... 

Oğlum gibi sevdiğim Mithat Can Özer’in sözleriyle “Menekşe”, Mustafa Ceceli’nin kimselere vermeye kıyamadığı “Çocukluk İşte”si, Fatih Kısaparmak’ın benim için bestelendiği hissini veren “Bu Gece Beni Düşün”ü, Sıla’nın bütün içtenliğiyle yazdığı sıcak ve ironik “Bekar Köy”ü, Sunay Özgür’ün albüme adını veren “Tam Zamanında”sı ve İbrahim Sadri ile beraber yazdığı “Beni Affet”i… Hepsi teker teker çok kıymetli. İşkolik stüdyo canavarı Sezen’in hepimize yayılan enerjisiyle, Ender Akay, Özgen Akçetin, Aytuğ Yargıç ve Ozan Bayraşa ile unutulmaz bir dönem geçirdik stüdyoda...


YHT: Sizin kıdeminizde bile olsa bir şarkıcı, hala albümü “sevilir mi sevilmez mi, dinlenir mi dinlenmez mi” kaygıları taşır mı? Yoksa artık bu nevi kaygılardan azade, keyfe keder midir albüm yapma süreci?

ND: Elbette ki taşır. Gönlümden geçen, “Bir Nefes Gibi” ve “Melankoli” albümleri kadar sevilsin. Bir nevi vefa borcu gibi de hissediyorum bunu.

YHT: Kendimizi ne kadar başarılı bulursak bulalım, ne kadar alkış alırsak alalım, galiba en çok anne babamızdan ve çocuğumuzdan onay alabilmenin derdindeyiz hepimiz. Sizin için de böyle miydi bu?

ND: Artık bir tek oğlum var. Ve o beğenmediği zaman karalar bağlıyorum. Kaç tane şarkı da bu yüzden çıktı albümden zaten.

YHT: Yakın bir zamanda kaybettiniz annenizi. En çok ne eksildi hayatınızdan?

ND: Yaptığım her şey, giydiğim, taktığım, söylediğim her söz, o beğensin ve hayatımın çok iyi olduğunu düşünsün diyeydi. Bir anda kimsesiz, öksüz, sebepsiz hissettim. Cem “Anne yeter, sen de benim annemsin ve senin bu haline dayanamıyorum,” deyince, en iyi yolun çalışmak ve şarkı söylemek olduğunu hatırlayıverdim çok şükür.


YHT: Gösteri dünyasının, müzik dünyasının içinde yıllardır ayaklarının üzerinde duran güçlü kadın olmak mı, anne/eş olmak mı daha kolay/daha zor?

ND: Ben bunların birbirinden çok ayrı olduğunu düşünmüyorum. Güçlü anne ve kadın olanlar da var, olmayanlar da. Bu biraz hayat şartları, biraz da karakterle ilgili bir şey.

YHT: Oğlunuz Cem artık bir yetişkin. Büyüme çağında sizin şöhretinizden hasar aldığını düşündüğünüz ya da onun düşündüğü zamanlar oldu mu? Nasıl atlattınız bu süreci?

ND: Elbette olumlu ya da olumsuz şeyler olmuştur; bu konuyu kendi aramızda güzel bir şekilde çözdüğümüzü düşünüyorum. Çok bilinçli ve zeki davranarak medyadan hep uzak durabildi. Ben de onun her yerde ille yanımda olmasına diretmedim. Sadece yurtdışında kol kola gezeriz.


YHT: Şimdi nasıl oğlunuzla ilişkiniz?

ND: Ona çocuk gibi hiç davranmadım. Çok sevecen bir anneyim, öperek bezdiririm. Haklarını bilir. Özgür büyüdü, kararlarını hep kendi verdi. Deneyimleyip öğrendi. Acısını çekti, mutlu olmayı da öğreniyor. Arkadaş olabildik ama önce annesiyim ben onun. Bu ayar değerlidir benim için.

YHT: Nükhet Duru’yu kendine âşık etmek (tabiri caizse tavlamak) kolay mıdır? Nelere tav olur mesela Nükhet? Kolay ele verir mi kendini?

ND: Bütün kredilerim açıktır. Tavlanmak veya âşık olmak aslında insanın kendi kararı. Niyetlenirsem, ben yolu açarım zaten.


MAYIS 2012

1 yorum: