(Milliyet Sanat dergisi Mayıs 2018 sayısında yayımlanmıştır.)
1936 yılından itibaren 300’den fazla roman yazarak kırılması
zor bir rekora imza atan, birden fazla kuşağın duygu ve düşünce dünyasında
acıklı izler bırakan Kemalettin Tuğcu hayata gözlerini yumduğunda takvimler 18
Ekim 1996 tarihini gösteriyordu. Aynı günlerde henüz 24 yaşında gencecik bir
kız bir ay sonra piyasaya çıkacak ilk albümünün heyecanını yaşıyordu. Hiç
Kemalettin Tuğcu romanı okumuş muydu bilinmez. Henüz farkında değildi belki ama
onun kaleminden çıkanlar da bir başka kuşağın duygu ve düşünce dünyasında izler
bırakacaktı. Bu kez romanla değil; şarkıyla. Zaten yeni nesil de öyle eskisi
gibi acıklı romanlara pek itibar etmiyordu artık. Hayatın sert yanları başka
türlü dile getirilir olmuştu.
(20 Mayıs 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Teoman ve Yalın’a sahnede bas çalarak ve vokal yaparak eşlik eden Ayşegül İnci 2013 yılında ilk albümü “Zamanı Tamir Eden Adam”la adından söz ettirmişti. Ayşegül İnci, üç yıllık bir aradan sonra yeni teklisi “Seni Görmemem Lazım”ı Pasaj Müzik etiketiyle yayımladı. Şarkının söz ve müziği Ayşegül İnci’ye, düzenlemesi ise Koray Erkan’a ait.
Ayşegül İnci’nin ilk albümünü yazdığımda şu cümleleri sarf etmişim: “Nicedir Türkçe “rock” müzikte vokal tekniği hep birbirini andıran kadın sesler duyuyoruz. Hatta buradan yola çıksak, “Şebnem Ferah’a benzeyenler” ve “Fatma Turgut’a benzeyenler” diye iki kategori yaratmak mümkün; bir üçüncüsü neredeyse yok. Yer yer kafa seslerini kullanmaları ortak özellikleri olsa da, Şebnem Ferahgillerde daha yırtıcı, daha dominant bir tutum, Fatma Turgutgillerde ise daha edilgen, daha içli ve “tiki genç kız” telaffuzu temel özellikler olarak ayırt edilebiliyor. Sıkıcı mı? Evet! Ama gerçek bu.
Sadece bu yukarıdaki genelleme bile Ayşegül İnci’nin bu ilk albümüne kulak kabartmak için yeterli sebep olabilir. Zira Ayşegül İnci bu iki kategorinin dışında durmayı başaran açık, net ve temiz vokal tekniğiyle dikkat çekiyor öncelikle. Elbette “rock” müzik kadın şarkıcıları için artık bir dünya standardı haline gelen kafa seslerini o da kullanıyor ama en azından yerinde ve dozunda. Hatta biraz da abartmak gerekirse, şarkılarda ne dediğinin anlaşılıyor olmasının dinleyici için büyük lüks olduğu bile söylenebilir.”
Nitekim bu yeni şarkısında da bu yazdıklarımı doğruluyor Ayşegül ve hatta ileri de götürüyor. Şarkı yazarı olarak, çok naif, çok dokunaklı bir şarkı yakalamış ve şarkıyı aynı naiflikte bir yorumla seslendirmiş. Tam tabiriyle içinize oturuyor şarkının sözleri. Düzenleme de son derece yerli yerinde; ne çok gürültülü ne de arabesk/alaturka sularına giriyor. Şarkının klibi ise Gökçe tarafından çekilmiş.
Yakın dönemde yayımlanmış ve kesinlikle ıskalanmaması gereken şarkıların başında geliyor “Seni Görmemem Lazım”. Dinleyin, dinlettirin.
(5 Ağustos 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.) İyi kötü bir müzik kulağı ve ritim duygusu olan herkes, sesi yeterli olsun veya olmasın, şarkı söyleyebilir. Söylüyor da zaten, görüyoruz. Hatta günümüzün teknolojik imkânları sayesinde şarkıcı bile olabilir, bu işi meslek edinip para kazanabilir. Oluyorlar da zaten, görüyoruz. Ama “yorumcu” olmak başka bir şey... O öyle herkese nasip olmuyor. Nükhet Duru daha acemilik günlerinden başlayarak bu payeyi hak edebilmiş ender isimlerden biri. Bence bu ülkede şarkı söyleyen herkesin ondan öğreneceği çok şey var. Şarkı nasıl söylenir değil sadece, şarkı nasıl anlatılır, hatta şarkı nasıl yaşanır…
Yıllardır albümlerinde istikrarlı bir çizgi tutturamamış, öyle 7’den 70’e herkesin diline düşecek “hit” şarkılar söylememiş olsa da ayrıdır onun yeri. Zaten albümlerini dinleyerek ancak yarı yarıya bir fikir edinebilirsiniz onun hakkında; mutlaka sahnede izlenmesi gerekenlerdendir. Çünkü enerjisini ona bakan gözlerden, onu alkışlayan ellerden alır, stüdyoların elektronik ve mekanik ortamlarında, yalıtılmış odalarında duygusundan çok şey kaybeder.
İşte nihayet, uzun yıllar sonra sahnedeki “yorumcu” Nükhet Duru’yu albüme taşıyan bir projeyle çıktı karşımıza. Nükhet Duru’nun “Aşkın N Hali” verilmiş yeni albümü, geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yayımlandı.
Albümde 11 şarkı var. Tamamı “cover” bu şarkıların 10’u daha önce başka şarkıcılar tarafından seslendirilmiş, biri ise eski bir Nükhet Duru şarkısı.
Aslında şarkıları kronolojik sıraya dizdiğimizde, albümü 1990 öncesi ve 2000 sonrası şarkılar diye iki kısma ayırmak mümkün. “Sessiz Gemi”, “Sarhoşum Ben”, “Söyleyemedim”, “O Günler”, “Hayat Umutla Başlar” ve “Yalnızlığım” ilk kısma ait şarkılar. “Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler”, “Sonbahar”, “Beni Seni Çok Sevdim”, “Döneceksin Diye Söz Ver”, “Beni Sevdi Benden Çok” ise ikinci kısmı oluşturuyor. Ama elbette albüm sıralamasında böyle bir ayrım söz konusu değil.
Albümün şarkı seçimi esnasında bana da danışıldığı vakit (kartonette “motivasyon” diye tabir edilen durum), ben birinci kısım şarkıları pek de benimsememiş, önermemiştim. Yıllarca o şarkıları yeterince dinlemişliğimden ve radyolarda, mekânlarda çalmışlığımdan olsa gerek pek heyecan verici bulmamıştım bir kere daha seslendirilmelerini. Hele ki söyleyen şarkıcıların imza şarkıları olmuş, “Yalnızlığım”, “Sessiz Gemi” gibi şarkıları… Ama benim bile unuttuğum bir gerçek vardı: Onları bu kez söylediği her şarkıyı kendine ait kılabilen Nükhet Duru söyleyecekti.
Sözün özü, bunca yıllık kadim hayranlığıma, Nükhet Duru sevdama rağmen, beni bile şaşırtan bir albüm bu. Bir “yorumcu”nun daha önce söylenmiş bir şarkıyı alıp ona nasıl bambaşka bir anlam yükleyebileceğinin, ondan nasıl yeni bir şarkı yaratabileceğinin ders kitabı. Bilmeyen birisi “Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler”in aslında bir Şebnem Ferah şarkısı olduğunu, “Ben Seni Çok Sevdim”in aslında bir Cem Adrian şarkısı olduğunu anlayabilir mi? Asla anlayamaz. Çünkü sadece bunların değil, albümdeki tüm şarkıların adeta genetik kodlarını değiştirmiş Nükhet Duru. “Yalnızlığım” çok söylendi mesela ama asla böyle söylenmedi. Nasıl mı? Şarkının ismi de olan kilit kelimesindeki prozodi hatası düzeltilerek… Ya da “Beni Sevdi Benden Çok”u bir Redd’den dinleyin, bir de Nükhet Duru’dan. Biri iyi öteki kötü anlamında değil bu kıyas; şarkıdan şarkı doğurma anlamında. “Doğurma” çok doğru bir tabir oldu galiba zira albümdeki her bir şarkıda, “Sonbahar” gibi en maskuleninde bile Duru’nun dişil enerjisi ele geçiriyor kelimeleri. “Aşkın N Hali” denilen tam da bu olsa gerek.
Albümü müzikal açıdan çok kıymetli kılan şeylerden biri de canlı çalınıp kaydedilmiş olması. Ne kes yapıştır var, ne üst üste kayıt, montaj. Hâl böyle olunca Osman İşmen’in nefis düzenlemeleri de, Nükhet Duru’nun birinci sınıf yorumu da ayan beyan ortaya çıkıyor, gürültüye gitmiyor.
Belki bu yaz zamanı bunca yeni şarkı/albüm çıkmışken kıdemli bir yorumcunun bu “olgun” albümü görüş mesafesinin dışında kalacaktır hem medya, hem de ortalama dinleyici nezdinde. Ama siz siz olun, alın, dinleyin, saklayın bu albümü. Pişman olmazsınız.
“Sevgili arkadaşlarımız,” diye başlıyor her defasında söze. Sanırsınız ki Harbiye Açık Hava’da konser vermeye çıkmış bir “rock star” değil, lise çayında sunuculuk yapması için öğretmenleri tarafından görevlendirilmiş ürkek genç kız. Şarkı söylerken hiç öyle değil ama konser boyunca her konuştuğunda hep öyle. O kanlı şarkıları yazan o değilmiş gibi. Öyle sakin, güleç, masum, sempatik, öyle evimizin kızı…
1980 yılı. İhtilal kapıda ama müzik, magazin ve sinema dünyasının pek de umuru değil sanki. Tıpkı bugünlerde olduğu gibi, o günlerde de herkes ayrı havadan çalıyor. 35 yıl öncesinden Ses dergilerinin sayfaları arasında bir yolculuğa buyurun.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.