Ahmet Kaya – “Hani
Benim Gençliğim?”
Hâlâ onun 43 yaşında öldüğüne inanmakta zorlanıyorum. O
kadar kerli ferli, yaşını başını almış bir adam gibi gelirdi ki gözüme hep…
Belki sesinin haşmetinden, belki görüntüsünün heybetinden, bilmiyorum. İlk albümü
“Ağlama Bebeğim” 1985 yılında piyasaya çıktığında da sadece 28 yaşındaymış.
Gencecikmiş yâni.
’80 ihtilali sonrası Selda Bağcan, Cem Karaca, Zülfü
Livaneli, Edip Akbayram yani sol tandanslı müzik dinlemek büsbütün yasak değilse
de en hafif tabiriyle “sakıncalı” oldu bir süre. İhtilalin derdi en çok “komünistler”leydi
çünkü. Sol görüşlü düşüncenin tamamı “komünist”ti; “güneşli, güzel günler,” “aydınlık”,
“şafak”, “yoksulluk”, “kavga” filan gibi laflar hep komünistti.
Ne müziğin sesini kısabilirsiniz, ne de düşüncelerin… Nitekim
çok geçmeden “protest” tavırlı şarkılar yeniden gösterdi yüzünü plaklarda… 1985
yılında Edip Akbayram, Mahzuni’den, Selda Bağcan, Livaneli’den şarkılar
koyarken albümlerine, Livaneli de Theodorakis’le birlikte “Güneş Topla Benim
İçin” diyordu. Cem Karaca henüz Türkiye’ye dönememişti. Tam da o sıralarda
çıktı Ahmet Kaya’nın ilk albümü “Ağlama Bebeğim”. Önce Livaneli’nin müziğine
benzetti herkes şarkılarını. Ondan mıdır bilinmez, gözlüklü bir fotoğrafının
illüstrasyonunun yer aldığı kaset kapağı başka bir illüstrasyonla değiştirildi
ikinci baskıda.
İhtilalin vaat ettiği “huzur ve güven ortamı” gelmiş miydi
memlekete sahiden? Yoksa zamanında şiirler, şarkılarla anlatılmış acılarımız,
dertlerimiz, kusurlarımız, eksikliklerimiz devam ediyor muydu? Belki de
artmıştı. Yeni şarkılar anlatacaktı onları da ama artık yeni bir dile, yeni bir
üsluba ihtiyaç vardı. O sloganlar, metaforlar, klişeler eskimiş, devrimi
tamamlamıştı.
Ahmet Kaya ilk iki albümünde onlardan beslenen yeni bir ses gibi
görünse de, 1986 yılında yayımlanan “Şafak Türküsü”ve yine aynı yıl bitmeden
piyasaya çıkan “An Gelir” adlı albümleriyle birlikte o yeni dilin ve yeni
üslubun öncüsü oluverecekti. Protest müzik, artık Anadolu poptan değil,
arabeskten el alıyordu. O halde başka bir ad bulmalıydı bu türe. Dünyanın en
saçma tabirlerinden biri olan “özgün müzik” yakıştırması böyle doğdu.
Ahmet Kaya külliyatından bugüne bir şarkı seçerken doğrusu
bir hayli zorlandım. O kadar çok bende yer etmiş, hayatımın bir dönemine eşlik
etmiş şarkısı var ki… Fakat galiba ben Ahmet Kaya’nın ‘80’li yıllarını, daha
doğrusu 1993’e kadar yayımladığı albümleri, o albümlerdeki şarkıları daha çok
sevdim. Yâni Ahmet Kaya denilince benim aklıma “Giderim”, “Kum Gibi”, “Nereden
Bileceksiniz” filan gelmiyor öncelikle. “Öyle Bir Yerdeyim ki” geliyor mesela, “Hani
Benim Gençliğim?”, “Şafak Türküsü”, “Gökyüzü”, “Sevgi Duvarı”, “Suskun” ve o
döneminden başka başka bir sürü şarkı geliyor. Ne çare o yıllarda televizyona
çıkarılmadığı için de o döneme ait doğru düzgün görüntüsü yok.
“Hani Benim Gençliğim?” Ahmet Kaya’nın 1987 yılında
yayımlanan “Yorgun Demokrat” adlı albümünün açılış şarkısıydı. Sözleri Yusuf
Hayaloğlu tarafından yazılan, bestesi Ahmet Kaya tarafından yapılmıştı. Tüm
albümün düzenlemesini ise Ahmet Kaya’nın uzun yıllar birlikte çalışacağı Osman
İşmen yapmıştı.
Denilebilir ki Ahmet Kaya’nın sesini belirli bir kitlenin
dışına da duyurabilen şarkılardan biri oldu “Hani Benim Gençliğim?” Belki
herkesin “penceresiz kaldığı”, “uçurtmasının tel örgülere takıldığı” anlar, zamanlar
vardı hayatında. Daha 18 yaşındaydım ama benim vardı mesela. Bu şarkıyı dinler
dinler, ağlardım o yüzden.
Sonrası malum. Bugün Ahmet Kaya şarkıları toplumun her
kesiminden, farklı yaşayış biçimleri, siyasi görüş ve müzik beğenilerine sahip
insanların az sayıdaki ortak paydasından biri. Demek ki neymiş? Müziğin etkisi siyasetler
üstüymüş. Kalbe dokunan kalırmış.
Bugün Ahmet Kaya’nın doğum günü. İyi ki yaşamış. Ruhu şâd
olsun.