Burcu Güneş, kariyer çizgisi boyunca popun farklı müzikal anlayışta
işlerine de hep açık olmuş ve her birini kendine yakıştırmayı bilmiş ender
isimlerden. 1998 yılında “Aşk Yarası” albümüyle hayatımıza girmiş, 2001 yılında
yayımlanan “Tılsım”la yerini sağlamlaştırmış, 2004 çıkışlı “Ay Şâhit” ile de o
dönemin özellikle genç dinleyicilerini avucunun içine alarak müzikte kalıcı olmayı
garantilemişti. Kendi kızım dâhil, bugün yirmili yaşlarını süren kime sorsam,
hepsinin “Ay Şâhit” albümünden “efsane” diye bahsettiğine bizzat şahidim.
Kendi bestelerine ağırlık verdiği “Ben Ateş Ben Su”, aynı
albüm şarkılarının “remix” versiyonlarından oluşan “On The Club” da kariyerinin
bir başka dönüm noktası olmuş, yine iyi pop şarkılarıyla dolu “Sihirbaz”la 2000’leri
kapatmıştı Burcu Güneş.
2010’ların başında “Tamamdır”la başlayıp “Oflaya Oflaya” ile
yol alan yakın dönem kariyerini de parlak bir biçimde geçiren Burcu Güneş, “Gül
Kokusu” albümü, “Aşkın Beni Baştan Yazar” ve “Yakın Mesafe” ve “Darmaduman” gibi
teklileri ile adından söz ettirmeye devam etti. Bir prestij albümü olarak da
görülebilecek “Anadolu’nun Güneşi” albümü ise 2018 yılında yayımlandı ve Burcu
Güneş bu defa da türkülere getirdiği yorumla konuşuldu.
Tüm bunları kısaca özetlemek istedim çünkü geride bıraktığı 20 yılı hiç
boş geçirmemiş olduğunun altını çizmekte fayda var. Nitekim yeni teklisi “Ufo”
geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı ve Güneş’in 2020’li yıllara da
hazır olduğunu böylece görmüş olduk. Zira söz ve müziği kendisine ait,
düzenlemesi Mustafa Ceceli tarafından yapılmış bu şarkı tam da pop müzik seven “teenage”
kitleyi ve dahası çocukları (Yâni 2020’li yılların gençlerini) yakalayabilecek bir
şarkı.
Burcu’nun klipteki kostümleri, koreografiye uygun dans etmesi
kadar doğaçlama ve saçma bir biçimde dans etmesi, o masalsı ve sihirli gibi
görünen klip mekânları, şarkının ritmi, düzenlemesi, şarkı sözlerinin dili,
ezbere yatkın melodisi filan hepsi bu amaca hizmet ediyor. Burada zekice
planlanmış ve başarılmış bir güncelleme var.
Evet Burcu Güneş’i daha “cool”, belki daha orta yaşlı pop
şarkılarında da seviyoruz ama pop kulvarında koşuyorsanız, üstelik yirmi yıllık
da bir yol almışsanız, böylesi ters köşe ve dikkat çekici işler her zaman
iyidir. Bu iş dünyada da böyle yapılıyor zaten.
(14 Mayıs 2018 tarihinde www.milliyetsanat.com 'da yayımlanmıştır.) Burcu Güneş’in sesini ve şarkıcılığını başından beri sevmiş, ne yapsa dikkat kesilmişimdir yıllardır. Sektör içinde tek tabanca duruşunu ve hiçbir şeyi müziğinin üzerine çıkarmayan tavrını da kıymetli bulurum. Bununla birlikte bir türkü albümü projesi yapmaya niyetlendiğini duyduğumda itiraf edeyim, “Ne gerek var?” diye sormadan edememiştim. Memlekette kıdemini almış her popçu bir alaturka, bir türkü, bir caz albümü yapmaya niyetlenir ya hani; bir nevi rüştünü ispat gibidir bu. Öyle bir heves diye düşünmüş idim. Gelin görün ki bundan aylar evvel Burcu Güneş’le Milliyet Sanat dergisi için röportaj yapmaya oturduğumuzda bana söz konusu albümü dinletmeye başladığı o dakika önyargılı davrandığımı fark ettim ve bunu oracıkta açık yüreklilikle söyledim. “Bu kadarını beklemiyordum,” dedim.
Burcu Güneş’in “Anadolu’nun Güneşi” adı verilmiş türkü albümü geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya çıktı. Etiket DMC ama işin prodüksiyon kısmında Kalan Müzik ve Hasan Saltık da var. Şaşırtıcı ve benzeri görülmemiş bir işbirliği bu. Ve fakat böylesi bir proje için bundan daha akıllıca bir işbirliği düşünülemezdi.
Her ne kadar Burcu Güneş’i batı gırtlağı ile şarkı söyleyen bir şarkıcı olarak tanımış olsak da, zaman zaman söylediği kimi şarkılar sayesinde bu toprakların tınısını da verebildiğine, buna yatkın olduğuna şahit olmuşluğumuz vardı. Ne ki bu albümde doğrudan doğruya başka bir Burcu Güneş var. Sesininzaten bildiğimiz gücünü değil “yanık” tarafını ortaya çıkarmış, böylece türkülere yabancı kalmamış, şarkıcılığını yorumculuğa doğru götürmüş bir Burcu Güneş. Bu durum özellikle “Üryan Geldim”, “Ervah-ı Ezelden” gibi türkülerde çok açık ve net bir biçimde kendini gösteriyor.
Albüm bütün bütüne bir gövde gösterisi olarak tasarlanmamış zira öyle olsaydı can sıkıcı olabilirdi. Aksine yukarıda bahsi geçen ve benzeri, gövde gösterisi denilebilecek türkülerin yanı sıra daha hafif, daha ticari türküler (ya da türkü formunda besteler) de var. Güneş’in Selçuk Balcı ile birlikte seslendirdiği “Deniz Üstünde Fener” gibi ya da benim albümde en sevdiklerimden biri olan “Oy Beni Vurun” gibi.
Kurulan bu ince dengenin en büyük tamamlayıcısı ise büyük kısmı Levent Güneş’in elinden çıkan düzenlemeler. Kalan Müzik’in işlerinden ve dizi müziklerinden tanıdığımız Levent Güneş, hem bugünün dinleyicisini yakalamayı hem de otantiği korumayı çok iyi bilen bir aranjör. Albümün açılışında yer alan “Yoh Yoh” tek başına bunu ispat ediyor zaten. Söylemeden geçemeyeceğim, “Üryan Geldim”in Serdar Ayyıldız imzalı düzenlemesi de bu albümün dünya pazarının etnik müzik kulvarında dikkat çekmesinin sebeplerinden biri olabilecek etkide.
Sözün özü, Burcu Güneş için hakikaten bir prestij albümü olmasının ötesinde, dinleyici nezdinde de kabul ve ilgi görecek, ticari başarı da kazanabilecek bir albüm çıkmış ortaya. Röportajda Burcu, albümün çalışmaları sırasında hep bir sorumluluk duygusuyla kendi kendine “Acaba türkülerin hakkını verebildin mi?” diye sorduğunu anlatmıştı. Bu sorunun cevabını kuşkusuz dinleyici verecekti. Nitekim albümün şu ana kadar gördüğü ilgi ve getirdiği ses, Burcu Güneş’in bu işin altından hakkıyla kalkabildiğini gösteriyor. Kaldı ki yazının başında bahsettiğim önyargım bir yana, hakkıyla yapıldığında bu tip prestij albümlerinin çok işe yaradığını da söylemem lazım. Halk müziğinin ya da alaturka müziğin gündemde kalmasına, güncellenmesine ve gelecek kuşaklara aktarılmasına azımsanmayacak bir katkı sağlıyorlar çünkü.
Levent Güneş ismi ilk duyduğunuzda tanıdık gelmeyebilir belki
ama müzikle biraz ilgiliyseniz, muhakkak ya bir film, dizi müziğinde ya da bir
albümde adını görmüşsünüzdür. Zira Levent Güneş hem besteci, şarkı sözü yazarı,
hem aranjör, hem sık olmasa da şarkı söylüyor. Kalan Müzik etiketli birçok
albümde müzik direktörlüğü, aranjörlük yapan Güneş, son olarak Eşkıya Dünyaya
Hükümdar Olmaz dizisinin müziklerine imza atmıştı. Burcu Güneş’in “Anadolu’nun
Güneşi” albümündeki birçok düzenlemede de onun imzası vardı.
Geleneksel halk müziğini çok iyi bilen Levent Güneş, düzenlemelerinde
bu müziği farklı enstrümanlarla, farklı bir armoni ve ritim anlayışıyla yorumluyor
ve adeta halk müziği senfonileri yaratıyor. Geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan
üç şarkılık mini albümünde de öyle yapmış. “Geldim, Sevdim, Göçtüm” adını taşıyan
ve Kalan Müzik etiketiyle yayımlanan albüm, aynı zamanda Levent Güneş’in kendi
şarkılarını söylediği, kendi adını taşıyan ilk albüm.
Adından da anlaşılacağı üzere yaşam felsefesinin, bir dünya
görüşünün izlerini süren şarkılar var albümde. Aslında şarkılar yerine türküler
demek daha doğru belki. Zira kadim zamanların Alevi türkülerinin, semahların
çağdaş örneklerini veriyor Levent Güneş. Söz ve müziği kendisine ait “Eyvallah”
ve “Aşk İlinden Geldim”, sözleri Virani’ye, bestesi yine Levent Güneş’e ait “Nedir
Hey Erenler” adlı şarkıların tamamı Levent Güneş tarafından düzenlenmiş.
“Aşk İlinden Geldim” albümün klip şarkısı olarak servis
edildi. Tüyleri diken diken eden yaylı “quartet” düzenlemesi, Levent Güneş’in
etkileyici yorumuyla bu türkü geleneğin evrenselle, geçmişin gelecekle
kucaklaşması gibi. Halk müziğini seviyorsanız, dinlemeye doyamayacaksınız.
Müzik sektörünün darboğazdan geçtiği bir dönemdi. Babamın
çalıştığı gruplar sürekli dağılıyordu. İşsiz kalmıştı kısacası. Ona çok bağlı
büyüdüğüm için hep gözünün içine bakardım. Üzgün gördüm onu. Gittim yanına, “Ne
yapıyorsun?” dedim. “Repertuvara bakıyorum. Bir şeyler düşünüyorum. Tek başıma
çalıp söylemek için teklif götüreceğim mekânlara,” dedi. O sırada da Antalya’da
İngilizce şarkı söyleyen kız solist modası var. Daha birkaç gün önce bana
bundan bahsetmişti babam. “Hani bana anlatmıştın ya kız solist modası var diye.
E ben bütün şarkıları biliyorum, hadi gel tonlarıma bakalım,” dedim. Babama iş
teklifinde bulundum yani.
Müzisyen bir babanın
kızı olan Burcu Güneş’in profesyonel müzik yaşamı Antalya’da, henüz çocuk
denecek yaşlarda, böyle başlamış. İlk albümünün piyasaya çıkışının üzerinden
yirmi yıl geçmesine çok az bir zaman kala “kariyerimin en özel albümü” diye
tanımladığı yeni albümü ile dinleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor
şimdilerde. Güneş’le bu özel projesini konuşmak üzere bir araya geldik.
(7 Haziran 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Yaz başında bir şeker şurup şarkı da Burcu Güneş’ten geldi. Şu sıralar iki farklı proje albüm için birden kolları sıvayan Güneş, mevsimi boş geçirmek istemediğinden olsa gerek, yine bir tekliyle çıktı karşımıza. Söz ve müziği Eflatun’a ait şarkı “Darmaduman” adını taşıyor. Düzenleme Okan Akı tarafından yapılmış.
Sözleriyle hüzünlü ama bestesiyle o hüznü koyultmayan, ferah bir şarkı “Darmaduman”. Bunda düzenlemede kullanılan ritim kompozisyonunun payı büyük. Okan Akı düzenlediği şarkılara kişilikli imzalar atan yaratıcı bir aranjör olarak dikkat çekiyor bir kez daha. Söz, beste ve yorum zaten işinin ehillerinden geldiği için ortaya çıkan iş de kulak dolduruyor haliyle.
(23 Kasım 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Ben bildim bileli “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan günlerde”yiz. Ama galiba içi boş bir klişeye dönüşeli çok olmuş bu cümle en çok bu sıralar kullanılmayı hak ediyor. Bir hır gür, bir yan bakma, bir hor görmedir gidiyor ki sonu hiç hayır değil gibi. Evet, memleketten bahsediyorum; üzerinde yaşadığımız topraklardan.
Burcu Güneş bundan yıllar evvel Mevlana’dan bestelediği bir şarkıyı tam da bu sebepten bugünlerde seslendirip tekli formatında piyasaya sürdü. “Birliğe Ulaş” adını taşıyan şarkı DMC tarafından geçtiğimiz günlerde servis edildi.
Mevlana’nın yaşadığı zamanı düşünün, sonra da oradan buraya aradan geçen zamanı. İnsanoğlu ne kadar değişmiyor, ne kadar çabuk unutuyor, nasıl ders almıyor ve tarih nasıl tekerrür ediyor hepsini bu şiirden çıkarmak mümkün. Aklımıza gelmez, açıp okumaz, belki bir ya da iki satırına Twitter’da paylaşanlar sayesinde denk gelirdik. İyi ki bir şarkıya dönüşmüş de başından sonuna dinliyoruz şimdi.
Burcu Güneş gibi ana akım popun tam ortasında duran figürlerin böyle incelikli işler yapmalarını önemsiyorum. Nilüfer, Nükhet Duru, Erol Evgin filan gibi isimlerin birer ikişer vardı böyle şarkıları eskiden. Sezen de çok yazdı, albümlerine koydu böylesi şarkıları, haliyle Sertab, Levent filan da söyledi yeri geldi. Ana akım popun dışında zaten hep vardı söyleyecek sözü olan şarkılar ama dedim ya, ana akım popun dinlenirliği, tanınırlığı yüksek, ortalamayı yakalamış yıldızlarının etkileme alanı daha fazla ve bunu bir şekilde olumlu yönde kullanma çabası gösterenleri önemsemek lazım.
Şarkı şu ya da bu tarafa değil, “insana” söylüyor sözünü. Sanırım Burcu Güneş’in maksadı da tam olarak bu. Yoksa nerede ne söz ettiğin, nerede nasıl göründüğün, hangi ortamlarda bulunduğun ve bulunmadığına, sosyal medyada ne paylaşıp paylaşmadığına, hatta ne giyip ne giymediğine bağlı olarak bir tarafa mal edilmek an meselesi bugünlerde. Muhakkak bir yere, bir tarafa yaranmaya çalıştığını iddia edenler olacaktır. Ben oradan bakmıyorum açıkçası.
Şiirin kelimelerini, ifadelerini hiç eksiltmeyen Burcu Güneş’in bestesi, Okan Akı’nın senfonik düzenlemesiyle zenginleşmiş, büyümüş. Özellikle koronun girdiği kısımlar hayli etkileyici. Burcu Güneş’in şarkıcılık performansı için de biçilmiş kaftan bir şarkı olmuş.
Bu arada şarkının ağırlığına uygun, çok sade, çok iddiasız bir klip çekilmiş ama ben olsam şarkının mesajını daha sarsıcı bir kliple perçinlemeyi tercih ederdim, onu da söyleyeyim.
Yerini bulur ya da bulmaz, anlaşılır ya da anlaşılmaz ama bu şarkıyı yapmak ve yayımlamak tek başına bir cesaret örneği, bir incelik bence. Tebrikler Burcu Güneş.
Burcu Güneş ve Eflatun’un 2011 yılında “Oflaya Oflaya” ile başlayan ortaklığı devam ediyor. Güneş bu defa söz ve müziği Eflatun’a ait “Aşkın Beni Baştan Yazar” adlı şarkıyı DMC etiketiyle tekli olarak yayımlandı.
Bu böyledir. Bazı bestecilerin şarkıları bazı şarkıcıların sesinde doğru tınlar, sevilir. Genellikle böylesi ortaklıklar hem bestecinin hem de şarkıcının hanesine kazanç olarak yazılır. Elbette bir Nilüfer – Kayahan, bir Sezen Aksu – Onno Tunç değiller; en azından şimdilik. Çünkü söz konusu ortaklıklar müzikte yeni yollar açan, yeni öneriler sunan, yön veren işler çıkarmıştı ortaya. Burcu Güneş ve Eflatun ortaklığı ise bırakın yeni yollar açmayı, henüz kendini bile aşabilmiş değil. Nitekim Güneş’in “Gül Kokusu” albümündeki Eflatun şarkılarını bir dinleyin, hemen ardından da bu yeni şarkıyı dinleyin; tamamen aynı güzergâhtan gittiklerini göreceksiniz. Fena mı? Hayır değil; bilakis gayet sıcak, kıvrak, kulak dolduran bir şarkı “ABBY”. Büyük bir “hit” değil belki ama sezonu kurtaracak, en azından Güneş açısından albümler arası boşluğu dolduracaktır.
Bir de şu var ki, hem görsel hem de işitsel olarak Akdeniz kadını Burcu Güneş’i, Mariah Carey Burcu Güneş’e her hal ve şartta yeğlerim ben. Nitekim dinleyici ve dahi Güneş’in kendisi de bu kanaatte olmalı ki bu şarkıda ve klipte bunun altı biraz daha kalın çizgilerle çizilmiş.
Bu arada şarkının düzenlemesinin Febyo Taşel tarafından yapıldığını da söylemeden geçmeyeyim.
(18 Mart 2013 tarihinde www.hayatmuzik.com da yayımlanmıştır.)
Burcu Güneş, 1998 çıkışlı ilk albümü “Aşk Yarası”ndan bu yana popüler müzik piyasasında dikkatli adımlar atmış, o zamandan bu zamana piyasanın değişen koşullarına ayak uydururken, istikrarını da korumayı başarmış bir müzisyen. Düşünün ki söz konusu olan popüler müzikse, tek başında istikrar çoğu zaman sıkıcıdır; artıdan çok eksi yazdırır kariyer hanesine. Nitekim Güneş’in ağırlıklı olarak kendi bestelerini söylemeyi tercih ettiği “Ben Ateş Ben Su” (2006) ve “Sihirbaz” (2009) albümleri onu bu tuzağa düşürmek üzereydi. Neyse ki akıllıca bir manevrayla, “Oflaya Oflaya” şarkısını buldu ve durgun giden seyrini tekrar hızlandırdı.
“Oflaya Oflaya” hiç bayıldığım bir şarkı olmadı ama kabul etmek lazım ki yayımlandığı dönemde epeyce ilgi gördü. Temmuz 2012’de dijital tekli olarak yayımlanan “Aşk Gribi” o rüzgârın arkasını getiremedi gerçi ama “Oflaya Oflaya” sayesinde, çıkacak yeni Burcu Güneş albümünü bekleyen kişi sayısında hatırı sayılır bir artış olmuştu zaten.
Geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan yeni Burcu Güneş albümü “Gül Kokusu” adını taşıyor. Albümde 11 şarkı ve bir de farklı versiyon var. Bunların arasında “Oflaya Oflaya” ve “Aşk Gribi” zaten tekli olarak yayımlanmış olan şarkılar. ‘80’li yıllarda yaşanan hafif Türk sanat müziği furyasının en beylik şarkılarından biri olan “Bir Sevgi İstiyorum”un Burcu Güneş sesiyle “remix” versiyonu ise 2012 yılında yayımlanan Hüseyin Karadayı albümünde yer alıyordu. Bu albümde şarkının bir de farklı düzenlemesi var. “Yasaklı Kitaplar Gibi”yi de daha önce bestecisi Eflatun’un sesinden, “Geçer”i ise Sezen Aksu’dan dinlemiştik. Yani özetle albümün yarısı daha önce duymadığımız, yeni şarkılardan oluşuyor.
Burcu Güneş her şeyden önce iyi bir sese sahip ve sadece bu nedenle bile kariyerine emsallerinden bir adım önde başladığı söylenebilir. Ancak her iyi sese sahip olanın ısrarla bunun altını çizme merakına onun da düştüğü bir gerçek. Oysa iyi bir sesle her zaman iyi şarkı söylenemeyebiliyor. Ya da şöyle söyleyeyim; iyi şarkı söylemenin tek gerekliliği her zaman iyi bir ses olmayabiliyor. Şarkıda anlatılan duyguyu dinleyene ne kadar geçirebildiğiniz, telaffuz ettiğiniz kelimelerin hakkını ne kadar verebildiğiniz, şarkının öyküsünü ne kadar gerçek kılabildiğiniz çoğu kez sesinizin güzelliğinden çok daha etkili olabiliyor. Bu anlamda, yakın zamana kadar en romantik şarkıdan en neşeli şarkıya hep aynı şiddet ve volümle şarkı söyleyen bir Burcu Güneş vardı. Onun bu yöndeki farkındalığının “Oflaya Oflaya” ile yön değiştirdiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Kendisi de röportajlarında bunu ifade ediyordu zaten ve en çok da bu nedenle bu albüm merak konusu idi benim için.
Nitekim daha ilk şarkıdan itibaren Burcu Güneş’in vokal tekniğindeki farklılığı hissediyorsunuz dinlerken. Ve böylece şarkıları daha kolay algılıyor, albümün içine daha çabuk giriyorsunuz. Çünkü daha az yoruluyorsunuz dinlerken.
Albümden ilk klip şarkısı olarak servis edilen “Gül Kokusu”, sözleri Deniz Erten’e, bestesi ise Deniz Erten ve Reşit Gözdamla’ya ait orta tempolu, romantik bir aşk şarkısı. Şarkıda hitap edilen erkeğin teninin gül kokuyor olmasını dert etmezseniz (ki Hacı yağı kullandığı da düşünebilir pekala), kıyametler koparmaz ama illa ki sevilir bu pop şarkısını sevmemeniz için bir neden yok. Ama ben nedense oraya takıldım ve bu şarkıyı bağrıma basamadım. Şarkının düzenlemesini Taşkın Sabah’ın yaptığını da bir dipnot olarak düşeyim bu arada.
İkinci şarkı “Sen Kaybı” da belli ki albüme yine romantik “hit” kontenjanından girmiş. İspanyol ritminde yürüyen şarkılara zaten zaafımız belli. Bir de kabul etmek lazım ki “Sen Kaybı” lafı güzel bir buluş. Şarkının klibi çekildiğinde “Gül Kokusu”ndan daha fazla dikkat çekmesi kuvvetle muhtemel. Laf aramızda, “aşkların doğuştan cani” olması pek anlamlı gelmiyor kulağa ama ne çare, “doğuştan fani”ye daha uygun bir kafiye bulabilen varsa beri gelsin.
Albümün en çarpıcı şarkılarından biri üçüncü sırada karşımıza çıkıyor. Söz ve müziği Murat Güneş’e ait “Unutma Beni Çiçekleri”, yavaş tempolu, nakaratı inceden alaturkaya göz kırpan, can acıtıcı sözleriyle etkili melodisini bütünleyen nefis bir şarkı. Bana sorsalar hiç düşünmeden ikinci klibin bu şarkıya çekilmesini önerebilirdim. Ve eğer ben Ferhat Göçer olsaydım, bu şarkıyı kaçırdığım için çok üzülürdüm.
“Sen Kaybı ve “Unutma Beni Çiçekleri”nin düzenlemelerini Mustafa Ceceli yapmış. “Unutma Beni Çiçekleri”nde ENBE Orkestrası da “featuring” olarak yer alıyor kartonete bakarsanız. Burada kast edilen “featuring”, şarkının kaydında Behzat Gerçeker’in piyano çalması olsa gerek; şarkının künyesinden benim anladığım o.
Yine bir Eflatun şarkısı olan ve Serkan Ölçer tarafından düzenlenen “Bir Lokma Sevda”da Burcu Güneş Eflatun’la düet yapıyor. Yine İspanyol’dan yürüyor, yine sevgiliye aşkını ilan ediyor Burcu Güneş bu şarkıda da. Bu aralar pek seviyoruz böyle şarkıları. Ferhat Göçer, Ceceli, Fettah Can derken iyiden iyiye alıştık bu imlaya. Bir popüler müzik albümünde popüler bir türün/tarzın kullanılmasına da bir itirazımız yok haliyle. Ben şarkıyı dinlerken bir parça sıkıldım, o ayrı.
Ege/Akdeniz etkileri taşıyan udlu-buzukili, trompetli-trombonlu “Aşk Gribi” ise sözleri İsra Gülümser, bestesi Emre Irmak imzası taşıyan, düzenlemesi ise Sinan Ceceli tarafından yapılan bir şarkı. Her şeyi tastamam, sıcak, üstüne üstlük oryantal ritimli de bir şarkı ama bir şarkı “hit” olmayınca olmuyor ne yapsanız. Bu da onlardan işte.
Sözleri Halit Çelikoğlu, bestesi Necdet Tokatlıoğlu imzası taşıyan “Bir Sevgi İstiyorum” ‘80’lerde yukarıda bahsi geçen furya esnasında popülerlikten epeyce nasibini almış, Samime Sanay’dan Ümit Besen’e, Zeki Müren’den Ferdi Özbeğen’e, onlarca sesten plak olmuş bir şarkı. O dönemde pop müzikten hayır gelmediğinden midir nedir, nice pop şarkıcısı da bu ve benzeri şarkıları plak yapmıştı. Mesela bu şarkıyı Erol Evgin de söylemişti. Nükhet Duru “Bir İlkbahar Sabahı”nı, Ajda Pekkan “Affetmem Asla Seni”yi plağa okumuştu. “Bir Sevgi İstiyorum”un bu düzenlemesi bana doğrudan doğruya Ajda Pekkan’ın Garo Mafyan tarafından düzenlenen “Affetmem Asla Seni” versiyonunu anımsattı. Düzenlemedeki hafif caz dokunuşu, geri plandaki vokaller ve hatta Burcu Güneş’in şarkının sonunda yaptığı emprovizasyonlar filan birebir o şarkıdan çalışılmış gibi. Öyleyse de ne gam, en azından mükemmel bir örnekten ilham alınmış. Ne ki Güneş bu şarkıyı bir parça daha “soft” söyleyip, nakarat kısmında o alaturka nağmeleri hiç yapmasaymış, sonuç çok daha etkili olabilirmiş.
Yedinci şarkı olan “Oflaya Oflaya” hakkında düşündüklerimi daha önce yazmıştım. Şarkı bu albümde de teklideki Mustafa Ceceli versiyonuyla yer aldığı için üzerine söylenecek bir şey yok.
Sekizinci sırada ise bir “cover” çıkıyor karşımıza. Sezen Aksu’nun sözlerini yazdığı, Onno Tunç’un bestesini yaptığı “Geçer” ilk kez “Sezen Aksu ‘88” albümünde karşımıza çıkmıştı. 2007 yılında Tan yeniden söyledi ama o versiyon pek dikkat çekmedi. Burcu Güneş ise şarkıyı Tevfik Kulak’ın düzenlemesiyle seslendiriyor. Şarkının bu yeni düzenlemesi, Onno Tunç’un orijinal düzenlemesinin neredeyse birebir kopyası. Ritminden, yaylıların yürüyüşüne, Güneş’in şarkının sonunda sesini Sezen misali salıvermesine dek her şey aynı. Şarkıda çalan yaylı grubunda Onno Tunç’un kızı Ayda Tunçboyacı’nın çalıyor olması da ilginç bir ayrıntı. Gelin görün ki bu düzenleme ne kadar Tevfik Kulak’a ait; orası tartışılır. Keşke şarkının künyesine “Onno Tunç’un düzenlemesinden esinlenmeyle” gibi bir ibare konulsaymış. Buna karşın şarkı Burcu Güneş’in sesine çok yakışmış ve albümün en etkili şarkılarından biri olmuş, o ayrı.
“Geçer”in hemen ardından gelen “Hasret Kaldım”, yine bir Eflatun bestesi. Tek bir melodi cümlesi üzerinden yürüyen şarkı, Serkan Ölçer’in şahane düzenlemesiyle alabildiğine büyüyor ve bu anlamda adeta “Geçer”in yarattığı duygusal ve de müzikal etkiyi devam ettiriyor.
Hazır tempo düşmüşken, bir yavaş şarkı daha dinliyoruz. Eflatun’un 2012 yılında yayımlanan “Çıkmaz Sokak” adlı mini albümünde onun sesinden dinlediğimiz “Yasaklı Kitaplar Gibi”yi seslendiriyor Burcu Güneş bu defa. Ne ki Eflatun’un söyleyişinden etkilendiğinden midir nedir, bolca prozodi hatası yapıyor Güneş bu şarkıda (göööö-re-ne dek, duuuu-ya-na dek gibi.) Bu sebeple de albümde tekrar dinlemeye can atmadığım iki şarkıdan biri oluyor “Yasaklı Kitaplar Gibi”.
Söz ve müziği Serhat Tekin’e ait “Zarar”, albümün bütünü içerisinde bir parça farklı duran bir dans şarkısı. Serhat Tekin, son dönemde Akşam gazetesinde yaptığı röportajlarla popüler müzik gündeminin nabzını günü gününe yakalayan bir gazeteci. Bildiğim kadarıyla ilk kez bir albümde onun ismini şarkı yazarı olarak görüyoruz. Düzenlemesi David Şaboy ve Ozan Yılmaz tarafından yapılan “Zarar” akılda kalıcı tekrarları ve yüksek temposuyla albümün ritmini hızlandırıyor.
Albümün son şarkısı, “Bir Sevgi İstiyorum”un Hüseyin Karadayı tarafından yapılan ve onun “Diskomatik” albümünde kullanılan “remix” versiyonu. Şarkının bu halini dinlerken insanın aklına ister istemez “Her şarkı “remix” yapılmalı mı?” sorusu geliyor kim bilir kaçıncı kez. Tekrar dinlemeye can atmadığım ikinci şarkının hangisi olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
Zeynel Abidin Ağgül tarafından çekilen kapak fotoğrafları ve Özgür Arcan imzalı kartonet tasarımı albümü bütünleyen, şık görsel unsurlar olarak dikkat çekiyor. Albümün ismine göndermeyle CD’nin gül kokulu olduğu da duyuruldu ama açıkçası ben daha çok kartonet kitapçığının matbaa kokusunu duydum. Ha bir de naçizane fikrim Burcu Güneş’e siyah saçın daha çok yakıştığı yönünde. Hem kendi yaşında gösteriyor, hem de daha az mesafeli görünüyor bu haliyle.
Belli ki hem para, hem de emek harcanmış, üzerinde epeyce çalışılmış bir albüm bu. Burcu Güneş kariyerinin olgunluk dönemi olarak da görülebilir/dinlenilebilir. Kendi adıma beklentilerimi karşıladığını söyleyebilirim. Dinleyici ne düşünecek ve albümü ne kadar sahiplenecek; onu da zaman içerisinde göreceğiz.
(Zip İstanbul dergisi Şubat 2007 sayısında yayımlanmıştır.) Başından beri hep eli yüzü düzgün albümlere imza atan, popüler olanın yanı sıra, uzun vadede hatırlanacak işler de yapmaya gayret eden Burcu Güneş, yeni albümünde de bu iddiasını koruyor. Albümde günümüzün bütün moda akımlarından istifadeyle, R&B’den, yetmişler diskosuna, Latin’den, rock’a uzanan bir çeşitliliğe yer verilmesine karşın, şarkılar pek de kolay dile dolanmaya müsait değil. Burcu Güneş bu defa tamamen kendi şarkılarını yazmış ve şarkı sözlerinin bütününde hissedildiği üzere, kendi felsefesini ve dünya görüşünü müziklemiş. Satış rekorları kırmasa da, zaman içerisinde değerini bulacak bir albüm bu. Söz, müzik, düzenleme ve yorum anlamında da gözle görünür bir emek harcandığı hissediliyor. Bu kadar doğru bir teknikle şarkı söyleyen ve sesini bu derece iyi kullanan Burcu Güneş’in ses verdiği kelimelere biraz daha fazla sahip çıkıp, işin duygusunu da ortaya çıkarmıyor olması ve kulak tırmalayan prozodi hatalarını hala ısrarla gözden kaçırmaya devam etmesi (“yaaaaalan hikayeler” vb.) ise albümün kadı kızı kusurları.
(Haziran 2004 tarihinde birzamanlar.net'de yayımlanmıştır.) Burcu Güneş, uzunca bir aradan sonra yeni bir albümle tekrar karşımızda. Son albümü “Tılsım”ın ikinci baskısında yer alan “Alaylı”, pek dikkat çekmemişti. Peşi sıra böylesi bir albümün geleceğinin habercisi imiş oysa. Melodik, akılda kalıcı ve eğlenceli şarkılarla dolu yüzde yüz bir pop albümü elimizdeki.
Ses rengi ve söyleyiş tekniği itibariyle başından beri Sertab Erener’le kıyaslanan Burcu Güneş, bunun kendisine artı değil eksi puan getirdiğinin nihayet farkına varıp kulvar değiştirmiş. Bütün bir albüm boyunca sesinin rüştünü ispata çabalayan, istisnasız her şarkıda yüksek perdelerde dolaşırken dinleyiciyi yoran ve rahatsız eden bir tane starımız vardı ve zaten hepimize kafi idi. Bu albümde bunun ayırdına varmış, her şeyden önce şarkı söyleme tekniği açısından daha mütevazı ve kulağa hoş gelen bir stili tercih etmiş Burcu Güneş. Sadece bu bile albümü başından sonuna dek sıkılmadan dinlenebilir kılıyor. Üstüne bir de bir dinleyişte kulağa yer edecek şarkıların seçilmiş olması, her albüm için bir handikap olan, aranjörün kendini ispat çabasından uzak durulması, kısacası her taşın yerli yerine oturtulmuş olması da albümü taçlandırmış. Erol Köse’nin ilk kez Hande Yener albümünde denediği dolgu şarkı kullanmaksızın CD üzerinde maksimum çalma süresi taktiği bu defa Burcu Güneş albümü için denenmiş. Tam 15 şarkı ve bir "remiks"le, 16 şarkı boyunca, bir saati aşkın süren bir albüm bu.
Albümdeki şarkıların hemen hepsinin bütün bir yaz boyu, bütün sahillerde, eğlence yerlerinde yankılanacağını söylemek kehanet olmaz. Özellikle albümün açılışında yer alan ilk üç şarkı “Ay Şahit”, “Sınıfta Kal” ve “Yakışır” buna aday. Hemen peşi sıra gelen ve albümdeki birkaç düşük tempolu şarkıdan biri olan “Uyan” ise Sertab Erener’in “Vur Yüreğim” ve “Aşk” adlı şarkılarının bir karışımı gibi. Bu yakınlarda dördüncü albümünü piyasaya çıkarmasına rağmen, bir türlü başarılı bir çıkış yakalamayan Mert Ekren, Mustafa Sandal’a çok yakın duran stilini “Sahilden” adlı şarkıda da devam ettiriyor. Santana üslubunda düzenlenen şarkı, albümün sonunda R&B tarzıyla “remiks”lenmiş.
Son günlerin gözde ismi Nazan Öncel, bu albümde de iki şarkıyla karşımıza çıkıyor. “Distortion” ve “Ne Olacak” adlı şarkılar, bildik Nazan Öncel esprisini barındıran, dinleyene keyif veren ve albüme değer katan çalışmalar. Beste fabrikatörleri Fettah Can ve Alper Narman’dan da iki şarkı alınmış. Başka bir albümde kolaylıkla “A1” olabilecek her iki şarkı da bu albümde fazla ön plana çıkmıyor. Bunda şarkıların o çok alışageldiğimiz “techo” ritminde düzenlenmemiş olmalarının da payı var kuşkusuz. Kartonette Burcu Güneş bestesi olarak gözüken ama dinlerken “Ben bunu daha önce duydum,” dedirten “Çarpar” ve “Alışmak”, nispeten vasat besteler olarak kalırken, Aysel Gürel sözleriyle dikkat çeken “Coğrafya” ve yine doksanların çizgisinde seyretmesine rağmen dinleyeni etkileyen “Uzağına Düştüm” beğeni topluyor.
Albümde artık adet olduğu üzere iki de “cover” yapılmış. Yetmişli yılların unutulmaz hit şarkılarından biri olan “Kanım Kaynadı Sana” ve Yıldırım Gürses’in dillere marş olmuş “Son Mektup”u, Burcu Güneş yorumu ve dans versiyonlarıyla çıkıyor karşımıza. Her iki şarkı da deforme edilmeden ama yeni bir şey de katılmadan düzenlenmiş. Albüm kartonetinde hem Yıldırım Gürses’e hem de “Kanım Kaynadı Sana”yı bize ilk sevdiren Gülistan Okan’a saygı cümlelerinin ihmal edilmemiş olması da alkışı hak ediyor.
Başından sonuna dek hiçbir şarkıyı atlamadan, her şarkıyı eğlenerek ve keyif alarak dinleyebileceğiniz bir albüm yaratılmış. Burcu Güneş, son derece temiz bir teknikle söylediği şarkılarda sadece yorumcu olarak değil, besteci olarak da varlık gösteriyor albüm boyunca. Yepyeni bir isim, Tufan Taş da düzenlemelerdeki başarısıyla umut vaat ediyor. Güneş’in artık Seda Sayan ve benzerlerinin alameti farikası haline gelen uzun sarı röfleli saçlarını değiştirmiş olması da şarkıcının imajı açısından artı puan olmuş. Bu meyanda albümün kapak resimleri ve tasarımı da son derece göz alıcı.
Kimileri böylesi albümlerin kısa vadede popüler olmakla birlikte uzun vadede kalıcı olamayacağını iddia eder hep. Bunu doğru bulmadığımı söylemeliyim. Öyle olsaydı “Bim Bam Bom”u, “Delisin”i, “Bu Ne Dünya Kardeşim”i bugün kimse hatırlamıyor olurdu.
Burcu Güneş’in “Ay Şahit” adını taşıyan bu albümü de zaman içerisinde pop müzik tarihinin unutulmazlarından biri olacak. Popüler müzikte bilen bilmeyen herkesin yersiz arayışlar, sentezler, buluşlar peşinde koştuğu bir dönemde, hiç kendini zora sokmadan, pop müziğin en çok neye hizmet ettiğini bilerek ve yolunu çok doğru çizerek böylesi bir albümü ortaya çıkaran herkesi tebrik etmek gerek.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.