Nilgül’le 2000’lerin başında tanış olmuş ve ardı ardına
yayımlanan dört albümüyle sevmiştik. Sonrasında istikrarlı devam etmedi
Nilgül’ün albüm kariyeri. Uzun aralar verdi. En son geçtiğimiz yıl “Radyoda Bir
Şarkı” adlı bit ekli yayımlamıştı. Geçtiğimiz günlerde ise “Mektup” isimli yeni
şarkısıyla karşımıza çıktı.
Pasaj & Garaj müzik etiketiyle yayımlanan “Mektup”, söz
ve müziği Güden Mutlu’ya ait bir şarkı. Düzenlemesi ise Hüseyin Cebişçi
tarafından yapılmış.
Gülden Mutlu son dönemde şarkıcılığı kadar şarkı yazarlığıyla
parlayan isimlerden. Nitekim yine nefis bir şarkı yakalamış. Özellikle şarkının
nakarat kısmı ‘90’larda yazılmış bir Kayahan şarkısı tadında. Öyle ki neredeyse
Kayahan’ın sesinden duydum şarkıyı dinlerken. Öte yandan “Mektup”, “duvardaki
takvim” gibi kavramların bugünün yaşam tarzında karşılığı olmadığı düşünülürse
şarkı sahiden de ‘90’lardan çıkıp gelmiş gibi. Bence mahsuru yok, o ayrı.
Buna karşın şarkı hem yorum hem de düzenleme açısından çok
daha ihtişamlı ve çarpıcı olabilecek, dinleyene tokat atabilecekken bu fırsat
kaçırılmış gibi. Nilgül çok iyi bir şarkıcı, Hüseyin Cebişçi’de bugüne dek
yaptığı işlerle rüştünü çoktan ispat etmiş bir müzisyen ama bu şarkı biraz
aceleye gelmiş sanki. Şarkının şahane melodik yapısı ve sözlerin etkileyiciliği
ilk dinleyişte ortaya çıkmıyor, bir şeyler her nasılsa eksik kalıyor.
2014’de yayımlanan ilk albümü sonrası 2016 ve 2017’yi birer,
2018’i ise iki tekliyle geçirdi Gülden Mutlu. Toplama baktığınızda sayı çok
fazla değil. Ancak Gülden Mutlu’nun geçen zaman içerisinde kendine has stilini dinleyiciye
benimsettiğini söyleyebilmek mümkün. Yeni bir Gülden Mutlu şarkısı haberi
alınca merak ediyorsunuz ve biraz da hayal kırıklığına uğramayacağınızı bilerek
dinliyorsunuz ki bu çok önemli.
Gülden Mutlu’nun yeni teklisi “Kandırmışlar Aşk Diye”
geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Gülden
Mutlu’ya ait, düzenleme ise Osman Çetin tarafından yapılmış.
Şarkıyı dinlerken öncelikle Gülden Mutlu’nun ne kadar iyi
şarkı söylediğine bir kez daha şahit oluyoruz. Telaffuz ettiği her bir
kelimenin hakkını veriyor, duygusunu hissettiriyor. Hani Türkçe bilmiyor
olsanız bile ne anlattığınızı anlayacakmışsınız gibi. Bu durum o kadar seyrek
rastlanılan bir şey oldu ki şu sıralar, Gülden Mutlu vokal koçluğu yapsa
yeridir.
Gülden Mutlu’nun bu şarkıda önceki şarkılarından aşina
olduğumuz melodik örgülerin, armonilerin sınırlarını biraz zorlamış. İyi de
olmuş. Düzenleme ise Osman Çetin’in imzası olan her iş gibi gayet modern ve
güncel.
Şarkının klibi ise ayrıca alkışı hak ediyor. “İyi klip = yüksek
bütçe, e ne gerek var?” denklemi bu işe para yatırabilecek koca koca pop starlarımızca
bile kabul görmüşken, bu kadar sadelikle bu kadar ihtişamlı bir görsellik
yakalamanın mümkün olabileceğini hatırlatıyor Gülden Mutlu.
(10 Mart 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
2013’de “Dans Et” adlı ilk teklisiyle karşımıza çıkan Dev diye bir grup vardı, bilmem hatırlar mısınız? Tekliden birkaç ay sonra “Akıl Tutulması” adlı ilk albümü çıkmıştı Dev’in. Baran Bayraktar işte o grubun iki üyesinden biriydi. Baran Bayraktar şimdilerde o günleri pek hatırlamak istemiyor olsa gerek ki yeni bir başlangıç yaparken müzik geçmişine dair bilgileri bizden esirgemiş. En azından resmi Facebook sayfasında öyle bir bilgi yok.
Bir “rock”çıdan bir popçuya dönüşmüş Baran Bayraktar. İyi de olmuş zira popta “rock”da olduğundan çok daha fark iyi. Dev’in albümündeki şarkılarda kendi imzası vardı ama yalan değil, şarkılar pek de parlak değildi. Baran bu defa şarkı yazarlığını bir kenara koyup, Gülden Mutlu’dan bir şarkı almış ve yeni kariyer başlangıcını (en azından şimdilik) sadece şarkıcılığı üzerinden şekillendirmeye karar vermiş.
Bunu yaparken de klişe bir pop-star algısını ters yüz edip sokakta her gün onlarca benzerini görebileceğimiz bir üniversite öğrencisi görünümünü tercih etmiş. Eğlenceli bir şarkı, eğlenceli bir klip ve sesi kadar görüntüsüyle de sıcak, samimi genç adam ister istemez ilgi çekiyor. Vapurda “demo” CD’sini insanlara dağıtarak, Kadıköy’deki Zihni Müzik’te CD’sini rafa koyarak, şarkısını söyleyerek dikkat çekmeye çalışıyor bu genç adam. Ha vapurda, ha sokakta, ha sosyal medyada bu şekilde değilse de benzer yöntemlerle müziğini duyurmaya çalışan nice gençten biri gibi. Akıllıca bir fikir doğrusu.
Başından beri genellikle depresif şarkılarını duyduğumuz Gülden Mutlu bir süre önce kendi seslendirdiği “Bye Bye”la bizi şaşırtmıştı ya bu şarkıyla bir kez daha eğlenceli şarkı da yazabileceğini gösteriyor. Bedük’ün imzasını taşıyan düzenleme de şarkıya çok şey katmış. Şarkıcı olarak Baran Bayraktar da bu defa kendinden söz ettirecek gibi görünüyor.
Demek ki neymiş? Doğru kulvarda koşmak her zaman iyiymiş.
(26 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Yerleşik pop-star algısının tamamen değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Kusursuz ve mükemmel görünmek, illüzyon yaratmak, steril kalmak, gizemli ve erişilemez olmak gibi kendilerinden önceki kuşakların yer yer müziklerinden bile daha çok önemsedikleri kaygıları pek de umursamıyor artık yeni nesil pop-starlar. Daha doğal, daha samimi, daha yakın durmayı/gözükmeyi tercih ediyor, kartlarını daha açık oynuyorlar. Böylece hedef kitlelerinin nabzını daha kolay tutabiliyorlar. Plan, proje ve marka yönetimi gibi olmazsa olmazları ve profesyonellik gerekliliklerini de göz ardı etmeden sürdürülebilir bir kariyer çizgisi çizme konusunda, kendilerinden fersah fersah kıdemli pop-starları yaya bırakmaları da cabası.
Bu konuda birkaç belirgin örnek vermek gerekirse İrem Derici, Ece Seçkin ve Mabel Matiz’i ilk ağızda sayabilirim. Her biri birer proje olarak, profesyonel ekiplerce desteklenip sunulmuş olmalarına ve kısa sürede uzun yol almalarına rağmen kendileri gibi olmaktan hiç vazgeçmediler. Bu samimiyetin dinleyici cephesinde kabul gördüğü de açık bir gerçek.
Pop-star olmanın ve kalmanın kuralları yeniden yazılıyor ve görünen o ki önümüzdeki dönemde buna ayak uydurabilenler kazançlı çıkacak.
Harbiye Açık Hava’da Bengü konserinin kulisinde Ece Seçkin’le sohbet ettik. “Sizin kuşak da 15-20 yıl bekleyecek mi Açık Hava’ya çıkmak için?” diye kışkırtıcı bir soru sordum Ece’ye. “Ben beklemeyeceğim abi,” dedi kendinden gayet emin ve kararlı. Olmayacak bir hayal, boş bir iddia gibi gelmedi kulağıma.
Ece Seçkin’in yeni mini albümü “Zamanım Yok”, geçtiğimiz günlerde DGL ve DMC ortaklılığıyla piyasaya sürüldü. Albümde üç yeni şarkının yanı sıra, daha önce dijital formatta yayımlanmış Kolpa & Ece Seçkin ortak çalışması “Hoş Geldin Ayrılığa” da yer alıyor.
Sözleri Ayşen, bestesi Kemal Şimşekyay imzası taşıyan “Adeyyo”, çıkış şarkısı olarak servis edilir edilmez kendi kitlesini buldu. Bugünlerde her yerde duyuyorum bu şarkıyı. Doğru tutturulmuş oryantal dozu, kıvrak melodik yapısı, Ozan Çolakoğlu imzalı modern düzenlemesi ve pek sevdiğimiz türden “atarlı” sözleri ile kafadan “hit” bir şarkıydı zaten “Adeyyo”. İlk dinleyişte kulağa yerleşen, hatta yapışan şarkılardan.
Bu ülkenin popüler kültür dinamiklerinden besleniyor ve ona hizmet ediyorsanız avama kaçma riski her daim başınızın ucundadır. Ece Seçkin başından beri o ince ayarı doğru yapabilenlerden. Görünümü, stili, dans ediş ve şarkı söyleyiş biçimiyle de böyle bu, seçtiği (ya da onun için seçilen) şarkılarla da. “Adeyyo” bu anlamda da amaca hizmet eden bir şarkı.
Bu arada albüm kartonetindeki teşekkür yazısında Ece Seçkin’in Yıldız Tilbe’ye neden teşekkür ettiğinin (albümde bir Tilbe şarkısı yok zira) sırrı da bu şarkıda saklı. Şarkının kayıtları esnasında tesadüfen stüdyoya gelen Yıldız Tilbe, nakarattaki bazı cümlelere katkıda bulunmuş. Bu bir sır mıydı bilmiyorum ama Ece’den öğrendim ve yazmadan edemedim.
Bu arada Tilbe’nin katkısı olsun olmasın Ayşen ve Kemal Şimşekyay çiftinin şarkı yazarı olarak günümüz popüler müziği içinde gözle görülür bir biçimde yükselmekte olduğunu “Adeyyo” bir kez daha gösteriyor.
Nitekim albüme adını veren “Zamanım Yok” da bir Ayşen & Kemal Şimşekyay şarkısı. Her ne kadar “Adeyyo” gibi ilk bakışta “hit” kokusu vermese de, Emrah İş ve Nurettin Çolak’ın “club” düzenlemesi ve slogan sözleriyle listelere girebilecek güçte bir şarkı. Bu şarkıda ve bir sonraki sırada karşımıza çıkan “Olsun”da Ece, bugüne dek duyduğumuz Ece Seçkin şarkılarından ve hatta “Adeyyo”dan da farklı olarak, şarkı söyleme biçiminin vardığı noktayı daha açık hissettiriyor. Şarkıların verdiği avantajla olsa gerek, vurguları, kelimelere sesiyle dokunma biçimi ve duygusu çok daha belirgin ve yerli yerinde çünkü.
Söz ve müziği Gülden Mutlu’ya ait “Olsun” etkili ve vurucu bir şarkı. Kolayca alaturka kıvama getirebilecekken, gerek Mustafa Ceceli’nin düzenlemesi, gerekse Seçkin’in yorumuyla pop sınırlarının dışına çıkmamış şarkı, özellikle nakarat sözleri ve melodisiyle kolayca dile düşecektir muhtemelen.
“Hoş Geldin Ayrılığa” şarkısını tekli olarak yayımlandığı zaman yazmıştım, burada tekrar etmeyeceğim. Şarkıların dijital âlemin kaosu içinde kalmasındansa böylesi formüllerle bir şekilde basılı formata aktarılması arşivcilerin her daim desteklediği bir şey. O bakımdan bu albümde bu şarkının da yer alması sevindirici. Kaldı ki “Hoş Geldin Ayrılığa” müzikal olarak da albümü tamamlıyor.
Ece Seçkin’in başından beri tercih ettiği stilize görsellik ve genç imajla örtüşen, Aytekin Yalçın imzalı kapak fotoğrafları ve Bülent Şengül’ün grafik tasarımıyla bu dört şarkılık mini albüm, basamak basamak inşa edilen kariyerinde Seçkin’e bir adım daha yukarı çıkma şansı verecek gibi görünüyor.
(3 Şubat 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Yeni yılın ilk “bomba”larından biri olarak Ozan Doğulu Feat. Gülden Mutlu - Bahadır Tatlıöz düeti “Uzun Lafın Kısası”, geçtiğimiz günlerde Doğulu Müzik etiketiyle yayımlandı. Teklinin kapağında tabii ki Ozan Doğulu ve onun meşhur “dj” pozlarından biri var. Var da bu şarkı niye yapılmış ben onu anlamadım.
Çünkü ne Ozan Doğulu’nun adını koyduğu işler içinde bir yere oturtabildim ben bu şarkıyı, ne de Gülden Mutlu’ya yakıştırabildim. Bir Bahadır Tatlıöz şarkısı olarak dahi ortalama (ki Tatlıöz’ün çok daha iyi şarkıları vardır.) Geriye bir tek ihtimal kalıyor. “Öyle bir şarkı yapalım ki kulüplerde esen Merve Özbey rüzgârından payını alsın: Tiz bir kadın sesi, alaturka sözler ve nağmeler altına basit bir elektronik altyapı.”
Yoksa kendi şarkılarında gayet belirgin bir stili olan Gülden Mutlu neden böylesine tiril tiril, adeta post-modern bir Melihat Gülses gibi söylesin? Yoksa bugüne dek pop müziğe sayısız yenilikçi, iddialı ve ustalıklı iş yapmış Ozan Doğulu gibi kıdemli bir aranjör, neden böylesi sıradan bir düzenleme yapsın? Yoksa kendince bir çizgi yakalamış ve ana akımın ortasında yer almayı pek de dert etmemiş Bahadır Tatlıöz gibi bir müzisyen neden bu ittifaka ihtiyaç duysun? Bazen iyi niyet yetmez, onu biliyoruz. Ama burada niyet iyi mi ona emin olamadım. Her şey o kadar formüle edilmiş ki…
Okuyorum, görüyorum. Genelde herkes çok beğendiğini yazıyor. Muhakkak ki radyolar da bu beğeni furyasına ellerinde tuzlukla koşmaya hazırdır, onlar sever böyle şarkıları. Zaten en çok radyolar yüzünden mahkûm kalmadık ki bu tür şarkılara? Bir de kulüplerde ellerini havaya havaya kaldırıp dans edenler ya da etmeye özenenler ve memleketin her yerini kulüp zannedenler yüzünden. (Gerçi memleketin her yeri kimin umurunda? İşe gidilen şehirler ve kulüpler belli değil mi?)
Ha bu şarkı şöyle yavaş bir düzenleme ile (belki alaturka sazlarla) ve o iki solistten biri tarafından (tercihen Gülden Mutlu zira ikisinin tonları katiyen tutmuyor; sözgelimi bir Murat Boz-Gülşen uyumu yok arada) söylenseydi bambaşka bir şey olur muydu? Olurdu, ona da kabul. Ama şarkının teklideki ikinci versiyonu (“Dj Eyüp Remix”) bunun tam tersini deneyip, rakılık bir şarkıdan votka-enerjilik bir şarkı çıkarmanın azmiyle elektroniğin dibine vuruyor.
Yeri gelmişken bir “dj”in adını ve kapak fotoğrafını taşıyan bir teklide/albümde bir başka “dj”in “remix”inin yer almasındaki mantığı hiç mi hiç anlamadığımı da ekleyeyim bu arada.
4. SİHİRLİ MİKROFON RADYO ÖDÜLLERİ ÖDÜL TÖRENİ (11 ŞUBAT 2016)
Tatsız, tuzsuz, eğlencesiz, ruhsuz, duygusuz, inceliksiz çünkü kültürsüz ve sanatsız yarınlara koşar adım gidiyoruz. İçimiz boşalıyor, kuruyoruz. Kurutuluyoruz daha doğrusu. Çoraklaştırma, susuzlaştırma, duyarsızlaştırma ve hatta beyinsizleştirme harekâtı televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergilerle yani insanlık tarihinin en etkili silahlarıyla tam gaz devam ediyor. Kavruk sesi, bozuk diksiyonuyla kötü şiirler okuyan adamları, ağzında sakız varmış gibi konuşurken dünyanın en geri zekâlı cümlelerini bile ancak kafa göz yararak kurabilen aciz kızları alkışlıyoruz. Sözü noksan, müziği noksan şarkıları seviyor, sesi noksan şarkıcıları besleyip büyütüyoruz. Geçmişi inkâr ediyoruz topyekun, yok sayıyoruz. Kendimizden başlatıyoruz tarihi, kendimize yontuyoruz adaleti ve sonra kendi yalanımıza kendimiz inanıyoruz.
(12 Şubat 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.) 2012 yılında Emre Aydın’ın seslendirdiği “Soğuk Odalar” adlı bestesiyle adını duyduk ilk kez. O şarkıda Aydın’la düet yapıyordu Gülden Mutlu. Sesini de ilk kez duyuyorduk. Ardından “Unutamam Dedin” adlı solo tekli geldi. Ve nihayet Gülden Mutlu ilk albümüyle karşımızda. Pasaj Müzik etiketiyle yayımlanan albüm “Sen Yokken Olanlar" adını taşıyor.
Albümde 8 yeni şarkının yanı sıra “Unutamam Dedin”in akustik versiyonu da yer alıyor. Bütün şarkıların söz ve müziklerini Gülden Mutlu yazmış. Aranjör olarak ise Hüseyin Çebişçi, Efe Demiryoğuran, Cihangir Aslan, Caney Güneysu ve iki şarkıda da Haluk Kurosman imzalarını görüyoruz.
Ticari olarak büyük iş yapmasına rağmen, “Soğuk Odalar”ı ve dahi “Unutamam Dedin”i de çok sevdiğimi söyleyemem. Ancak bu albüm, Mutlu’nun şarkıcılıkta ve şarkı yazarlığında sahip olduğu kendine has üslubu daha net bir biçimde ortaya çıkarması açısından, o iki şarkıdan çok daha fazlasını yapıyor. Kırılgan, hassas, aşkta yaralı bir kadının hikâyeleri var şarkılarda. Ne atarlı – giderli, ne de gereğinden fazla sulu gözlü. Derli toplu şarkı sözleri, sade ama etkili, yer yer çok vurucu cümlelerle Mutlu’nun dünyasına girmemizi ve bir albüm boyunca orada kalmamızı sağlıyor. Özellikle melodik olarak bir parça Sıla müziğini andırmıyor değil, evet ama Sıla’nınkiler kadar tamlamalarla, kelime oyunlarıyla dolu değil Gülden Mutlu’nun cümleleri. Müziği ise daha yumuşak, hatta yer yer ‘80’ler (“Sen Ağlama” mesela) duygusu hissettiren düzenlemelerle bezeli.
Ve çok sakin şarkı söylüyor Gülden Mutlu. Haykırmıyor, öfkelenmiyor, şarkılarla kavgaya tutuşmuyor. Hani eski zamanlarda olsa da radyo sınavlarına girse, kesin kazanır, tam da radyonun aradığı türden bir alaturka solisti olurmuş gibi. Buna karşın kaleminden çıkanların duygusunu sesiyle dinleyene hissettirmeyi de başarıyor ki radyo sanatçıları bunu pek yapamaz/yapmazdı; bilenler bilir.
Albüm piyasaya çıkmadan bir süre önce, çıkış şarkısı olarak servis edilen “Yatsın Yanıma”, belli ki albümün en büyük kozu. “Boşver Beni” ihtişamlı düzenlemesi ile albüme sıkı bir açılış yapıyor. “Değiştim” eski Nilüfer şarkılarının tadını hissettirdi bana ki bu şarkının albümün bir başka kozu olduğu rahatlıkla söylenebilir. (Sahi yeni albümü için beste aradığını bildiğimiz Nilüfer neden bir Gülden Mutlu şarkısı söylemeyi düşünmez ki mesela? Çok yakışırmış gibi geliyor.)
Albümdeki favori şarkılarımdan birinin de “Yarım” olduğunu söyleyebilirim. “Gel de Yak” ticari gücü yüksek bir şarkı. Neresinden baksanız kolayca arabeskleşebilecek bu şarkıyı Haluk Kurosman nefis düzenlemiş ve adeta yeni bir “Arap Saçı” çıkarmış ortaya. “Senden Geçemedim” ise özellikle nakarat kısmıyla albümün arabeske en yakın duran şarkısı olmuş.
Neredeyse tamamen orta tempoda sürüp giden albümün en hareketli şarkısı “Hatırladın mı Beni?” belirgin bir teatral hava taşıyan, nefesli sazların etkisiyle neşelenen bir şarkı. Albümün sonunda yer alan “Unutamam Dedin”in akustik versiyonu da iyi, hoş ama Gülden Mutlu’nun bu versiyonda “unutamam” kelimesini neden “unu tamam” şeklinde telaffuz ettiğini ben anlamadım.
Sepya tonlarındaki kartonet tasarımı Berkcan Okar tarafından yapılmış. Zeynel Abidin Ağgül’ün fotoğrafları da bu romantik kartonet tasarımına uygun bir konseptte, albümdeki şarkıların ruhunu yansıtmayı başarıyor.
Aşk ama özellikle de mutsuz aşk şarkılarıyla başınız pek hoş değilse, bu albüm size hitap etmeyebilir. Ama tam tersiyse şayet, “Sen Yokken Olanlar”ı gönül rahatlığıyla baş tacı edebilirsiniz. Gülden Mutlu’nun hem şarkıcı, hem de şarkı yazarı olarak önümüzdeki yıllarda adından çokça söz edileceğini öngörmek de pek yanlış olmaz. Bu albüm bunu doğruluyor nitekim.
Konservatuarın Türk müziği bölümünden mezun olduktan sonra bir süre İzmir’de çeşitli mekanlarda sahneye çıkan Gülden Mutlu, 2008 yılında Londra’ya yerleşmiş ve müzik çalışmalarına orada devam etmiş. Türkiye’ye döndüğünde bir vesileyle tanıştığı Emre Aydın’la çalışmaya başlamasıyla da müzik sektörüne ilk ciddi adımını atmış.
2012’nin en çok ses getiren işlerinden biri olan “Soğuk Odalar” teklisinin aynı adlı şarkısını yazan ve Emre Aydın’la birlikte seslendiren Gülden Mutlu, bu defa kendi adını taşıyan bir tekliyle karşımıza çıktı. Gülden Mutlu’nun merakla beklenen şarkısı “Unutamam Dedin”, 565 Yapım ve DMC işbirliğiyle, geçtiğimiz Aralık ayında piyasaya çıktı. Emre Aydın bu tekliye prodüktör olarak imza atarak bir anlamda Gülden Mutlu’ya vefa borcunu ödüyor.
“Unutamam dedin, yalan mı söyledin? Ben böyle pare pare, zehir oldu yediğim içtiğim,” şeklinde sürüp giden şarkı sözleri son derece klişe. Beste de hakeza, orta halli bir popüler alaturka şarkıdan fazlasını vaat etmiyor. Düzenlemeyi yapan Mustafa Ceceli de şarkıya kuş kondurmamış. Eli yüzü düzgün, doğru dürüst çalınmış ve söylenmiş bir şarkı, ama hepsi o kadar. Eğer Gülden Mutlu’nun müzikte yolu bu olacaksa, ne gam! Kendi adıma benim beklentim biraz daha yüksekti açıkçası. Gülden Mutlu gayet temiz ve net, çapaksız bir biçimde şarkı söylüyor. Yer yer yaptığı gırtlak nağmelerinin ve şarkının genel havasının Sıla’nın alaturka kokulu şarkılarının izinden gittiği söylenebilir. Tabii bütün bu izlenim, sadece bir tek şarkının hissettirdikleri… Daha fazlasını söyleyebilmek için albümü beklemekte fayda var.
Bu arada teklinin Sertaç Pişkin imzalı kapak fotoğraflarının ve görsel tasarımının gayet şık ve başarılı olduğunu da söylemeden geçmemek lazım.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.